Uzun bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz :)
Bölüm sonuna bol bol yorum bekliyorum :)
Bölüm Şarkısı Bora Duran Duman Duman
İyi okumalar :)
Düzenlendi
***
Günler her zaman ki sıradan gibi geçip giderken İstanbul kendini oldukça yorgun hissediyordu. Babasının ansızın ölümü şirkette ki bütün işlerin karışması için yeterli olmuştu. Yapacakları siteler, oteller hepsi yarım kalmıştı. Şirketi etkileyen finans olarak çöküş yaşamamışlardı netice de nesillerden nesile geçen bir holdingti Kandemir Holding ve hemen batacak hali yoktu. Ancak biraz para kaybı da olmamış değildi. Vildan Hanım ve İstanbul durumları toparlamaya çalışıyorlardı. Sonuçta Levent Kandemir'de bunu isterdi. Yas tutmak yerine kaldıkları yerden devam etmelerini.
Bütün bunlar bir yana İstanbul'un aklını karıştıran başka bir konu daha vardı. Koray... Genç kız eline geçen her fırsatla mesajlaşıyor, geceleri herkes uyuduktan sonra uzun uzun konuşuyordu onunla. Kendini liseli ergen bir kız gibi hissediyordu. Bütün bunlar o kadar yabancıydı ki... Hayatı boyunca hiç böyle davranmamıştı. Her zaman babasının istediği gibi olmak için çabalamıştı. Arkadaşlarını, sevgilisini, gideceği yerleri bile hep o seçmişti. Bir Kandemir farklı olamalıydı. Herkesin yaşadığı gibi yaşamamalıydı.
İstanbul küçükken arkadaşları onu doğum günü partilerine davet ederlerdi ancak o gidemezdi. Çünkü babası izin vermezdi. Levent Bey'e göre kızının basit insanların yanında işi yoktu. İstanbul asil bir kızdı ve bu asalete yakışan insanlarla arkadaşlık kurabilirdi ancak. Zaten belli bir zaman sonra kendi kendini yalnızlaştırmıştı İstanbul ve bundan şikayetçi olmamıştı. Büyüdükçe kim olduğunu anlamış ve babasına koşulsuz itaat etmişti. Ancak şimdi bir şeyler değişmişti. Özgür olmak, sıradan insanlar gibi yaşamak istiyordu. Sinemaya gidip acıklı bir film izleyerek ağlamak, şatafatlı davetler yerine sıcak samimi bir ortamda yapılan kutlamalara gitmek istiyordu. Bir kez olsun akışına bırakmak, düşünmeden haraket etmek istiyordu. Belki de bütün bunlar yanlıştı fakat kendi bu sefer hata yapmak istiyordu.
Koray ise yüreğinin tatlı bir heyecanla çarpmasına anlam veremiyordu. Yirmi-yirmi bir yaşında bir gençti ancak İstanbul'la konuşunca bazen ne diyeceğini bilemiyor, bocalıyordu. Nedensizce utandığını da hissetmiyor değildi. Kendini çocuk gibi hissediyordu. Telefon ekranında buz prensesi yazınca elleri titriyor saniyelerce derin derin nefesler alarak açıyordu telefonu. Onunla uzun uzun konuşmak inanılmaz derecede mutlu hissettiriyordu.
Yıllarca onun hayaliyle yaşamıştı delikanlı. Düşlerinde büyütmüştü İstanbul'u. Şimdi de onunla böyle olduğuna inanamıyordu. Bazen rüya mı görüyorum diye düşünüyordu. Korkuyordu çünkü bütün bunların bitmesinden. Fakat en fazla kendini şaşırtan İstanbul'du. Onu ilk gördüğünde hayal kırıklığına uğramıştı çünkü onu umduğu gibi bulamamıştı. Lâkin şimdi değişmişti o. Bambaşka biri olmuştu sanki. En çokta buna inanamıyordu ya. O buz prensesinin böyle birine dönüşmesine inanamıyordu bir türlü.
Her şey ikisi için güzeldi ancak Çağatay için değil. İstanbul'dan ayrılalı henüz iki hafta olmuştu fakat Çağatay bunun üzüntüsünü hâlâ yaşıyordu. Ailesine hiçbir söylememişti çünkü durumu henüz kendi hazmedememişken ailesinin sindirmesini bekleyemezdi. Biraz daha zaman geçsin öyle söyleyecekti.
İstanbul...Onu sevmişti gerçekten sevmişti fakat ne yaparsa yapsın kalbini kazanamamıştı bir türlü. Ne olurdu biraz sevseydi kendini? Ne olurdu onun yüreğinde yer edinebilseydi? Evet üzgündü fakat gurursuz bir adam değildi. Acısını içinde yaşayacak İstanbul'u rahatsız etmeyecekti. Eğer o kendi olmadan mutlu olacaksa Çağatay buna razıydı. İstanbul mutlu olsun kendine yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Masalı
Teen FictionSert erkek, masum kız hikayelerinden sıkıldıysanız doğru yerdesiniz. Bu kitapta roller değişti çünkü. *** Acımasız bir baba tarafından büyütülen bir kız aşka inanmazdı. Duygusuz ve sertti. O İstanbul Kandemir'di. Yıkılmaz buzdan duvarları vardı. F...