30. Bölüm Hasret

1.4K 124 383
                                    

Düzenlendi

Bölüm Şarkısı Nilüfer Caddelerde Rüzgar

Keyifli okumalar :)

Haldun bey " dedi Ali. Gerçekleri öğrendiğinden beri aralarında kapanmayacak mesafeler vardı. Haldun'a öfkeliydi. Yıllarca canını yaktığı, içinde yaralı bir çocuk bıraktığı için kızgındı. Fakat 1 yıl önce öğrendikleri ona daha da kızmasına neden olmuştu. Eğer kendi bir hataysa bu onun suçu değildi. Buna rağmen Haldun ona karşı hep soğuk ve acımasız davranmıştı. 1 yıldır sürüp giden soğukluk öğrendiği son gerçekle daha da büyümüştü. Yıllarca kardeşinin varlığından haberi olmamıştı. En çokta bunun için kızgındı Ali. Bir kez olsun Pelin'i merak etmediği için. Onu kendinden sakladığı için kızgındı. Her şeyi affedebilirdi kendine acımasız davranmasını bile affedebilirdi ama Pelin'e sahip çıkmamasını affedemezdi. Pelin yıllarca tek başına olmuştu. Ona bir kez bile abi olarak sahip çıkma şansı olmamıştı. Kim bilir neler yaşamıştı kardeşi. Bunları düşündükçe Haldun'a olan kızgınlığı daha da artıyordu.

" Ali konuşmak istiyorum " Haldun hatalarının farkındaydı fakat telafi etmek istiyordu. Oğluna ve kızına babalık yapmak için geç kalmıştı belki ama yeniden bir başlangıç yapmak istiyordu. Pelin'le bir kez olsun konuşmak istiyordu. Pelin...bu ismi hep kızına koymak istemişti. Fakat Semra bu ismi hiç sevmediği için kızlarına koymamıştı. Ama bir zamanlar deli gibi sevdiği kadın ayrılmalarına rağmen kızına koymuştu. Pelin, cennet çiçeği demekti. Sadece cennetin 7. katında olduğuna rivayet edilen bir çiçekti. Bu yüzden de bu ismi çok istemişti kızına koymak. O çiçek kadar değerli olsun diye. Ama kader bu ya cennet çiçeğine bir kez babalık yapamamıştı.

" Benim konuşacak bir şeyim yok Haldun bey. " deyip Pelin'e baktı. Belki o konuşmak isteyebilirdi. Ona hesap sormak isteyebilirdi ki bu hakkıydı. Yıllardır biriktirdiği öfkesini kusmak isteyebilirdi. Böyle yaparak rahatlayabilirdi belki de.

" Pelin...ben seninle konuşmak istiyorum kızım "

Pelin aklını kaçırmış gibi kahkaha attı. Bu adam kendisiyle konuşmak istiyordu öyle mi ? Hangi sıfatla? Babası olarak mı? Yıllarca bir kere bile merak etmeyen onu istemeyen bir adama baba diyecekti öyle mi? Acaba ne bekliyordu baba diye boynuna atılmasını mı ? Daha çok beklerdi. Bir kaç adım atıp kapının önüne geldi.

" Merak ediyorum ne konuşacaksın benimle ? Bu kadar yıldan sonra karşıma nasıl çıkıyorsun? Bir kez olsun beni merak ettin mi bir kez olsun ? " İçinde birikmiş o kadar şey vardı ki konuşsa kelimeler dilini bıçak gibi kesecekti.

" Sana kendimi affetiremem bunun bende farkındayım. Ne diyeceğimi de bilmiyorum. Sadece bilmeni istediğin bir şey var. Ben çok pişmanım "

" Pişmanlık bir şeyi değiştirmez Haldun bey. " Ali, Pelin'nin canının yandığını anladı. Bu yüzden bu adamı daha fazla burda görmek istemiyordu. Kardeşinin üzüldüğünü görmeye bir an bile tahammülü yoktu.

" Haklısın oğlum ben yine de özür dilerim ikinizden de. "

" Özür dilemek bir işe yaramaz artık evimden gitsen iyi olur " Ali'nin bir saniye bile bu adamı görmeye sabrı kalmamıştı.

Haldun acı acı gülümsedi. Kaybettiği 2 evladı vardı zaten. Şimdi de hayatta olan 2 evladını kaybetmişti. Bundan daha acı ne olabilirdi ? Ama suçlu kendisiydi. Bunu çok iyi biliyordu. Ve bir kez daha anlamıştı ki artık hiç bir şeyi değiştiremezdi. Son pişmanlık fayda etmiyordu işte. " İstediğin gibi olsun oğlum " deyip arkasını dönüp yürüdü.

Ali kapıyı sert bir şekilde kapadı. Sırtını kapıya yasladı. Canı yanıyordu. Bazen yaşadıklarını tekrar tekrar hatırlamak ona acı veriyordu. Ama şu an kendini değil kardeşini düşünmesi gerekiyordu. Pelin'i kendine çekip göğsüne yasladı. Saçlarına öpücük konduruyordu. " Üzülme senin üzülmene dayanamam ben. Bundan sonra ikimiz varız. Hiç kimse bize zarar vermez "

İstanbul Masalı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin