14. Bölüm Suçlu

2.5K 167 330
                                    

Merhabalarrr

Bu bölüm biraz yan karakterleri tanıyacağız umarım beğenirsiz :)

Bölüm  Şarkısı : Zakkum Gökyüzünde

Keyifli Okumalar :)

***
Düzenlendi

Bazen her şeyi boşverip yalnızca günü yaşamak gerekirdi. Çünkü hayat bunu gerektiriyordu çoğu zaman. Olanları tekrar tekrar düşünüp kendi kendinin harap etmenin ne anlamı vardı ki? Sonuçta düne geri dönemiyordu insan ve bugünü de dünle mahvetmenin ne yararı vardı? Olanlar değişmeyecekti netice de bu yüzden anı yaşamak en iyisiydi. Özellikle de yanında sevdiğin insanlar varsa.

İstanbul Kandemir işte bugün tam olarak böyleydi. En yakın arkadaşları olan Damla ve Sude'yle alışveriş merkezinde keyifli dakiklar geçirirken hiçbir şeyi düşünmüyor, içinden geldiği gibi davranıyordu. Damla'nın deli dolu hallerine kahkaha atıyor Sude'nin hoş sohbetine eşlik ediyordu. Bu iki kız kesinlikle hayatında ki en yakın dostlarıydı. Kendini hiçbir zaman yargılamayan, her zaman anlamaya çalışan harika insanlardı. Ne zaman dertleşmek isetese onları aramaktan çekinmezdi.

Büyük oteller zincirinin sahibinin Ufuk Çalışkan'ın kızı olan Sude Çalışkan, iş dünyasında babasının göz bebeği olarak bilinirdi. Herkesin onun hanım hanım oluşundan, zarifliğinden imrenerek söz ederdi. Kibarlığı herkesi büyülerdi. İncecik narin bedenine yakışan süt beyaz teni, uzun sarı saçlarıyla ve yeşile çalan gözleriyle herkesi kendine hayran bırakacak bir güzelliğe sahipti.   Güzelleği sadece fiziksel olarak değildi kalbi de yüzü kadar saf ve temizdi. Kimseye karşı kötülük düşünmez, kendi halinde yaşardı. İçine kapanık olduğu da yok sayılamazdı. Tabii bunda biraz annesini küçük yaşta kaybetmiş olmanın etkisi vardı.

Sude'nin üvey kardeşi Sedef ise onu zıttıydı. Hayatından hiçbir şekilde memnun olmaz, devamlı bir şeylerden şikayet eder dururdu. Ufuk Bey, eşinin ölümünün ardından hem  kendi acısını kimsesiz bir çocuğa babalık yaparak dindirmek için hem de Sude'nin yalnız kalmasını istemediği için onu yıllar evler evlat edinmişti. Sedef Biraz büyüyüp kendini anlayacak yaşa geldiğinde gerçeği bilmesinin doğru olacağıni düşündüğünden ona her şeyi anlatmıştı fakat o günden sonra Sedef baş edilemez bir şekilde hırçınlaşmıştı gerçi önceden de biraz bu huyunun olduğu bir gerçekti.

Ersoy ailesinin biricik kızları olan Damla ise deli dolu biriydi. Her daim dudaklarından eksik etmediği sıcak bir gülümseme vardı. Her insanla kayanaşır, her ortama uyum sağlardı. Annesi İffet Ersoy büyük bir moda tasarımcısıydı ve İstanbul'da bütün sosyetinin bildiği bir moda evi vardı. Babası Dinçer ve abisi Demir ithalat-ihracat işiyle uğraşıyordu. Kendi ise her ne kadar hemşirelik bölümü okusa da annesinin izinden gitmekte kararlıydı. Onun gibi ünlü bir modacı olmak en büyük hayallerinden biriydi.

Omuzlarına dökülen dalgalı karamel saçları, koyu kahve gözleriyle hoş bir kızdı Damla. Ne çok uzundu ne çok kısa orta boyluydu ve kilosuda boyuna göre gayet orantılıydı. Bir albeniliğini vardı bir gören bir daha bakardı. Fiziğinin yanında tatlı ve enerjik havası metrelerce uzaktan bile belli oluyordu tabii dikkat çekmesinin en büyük etkeni de buydu.

"Zafer'de var ama işte ben gönül eğlendirmek istemiyorum ki âşık olmak istiyorum gerçek anlamda bir âşık şöyle yüreğimi hoplatan, başımı döndüren bir aşk."

Damla'nın sözlerine istemsizce gülen Sude arkadaşının bir kaçık olduğuna bir kez daha emin oldu.

"Gülmesense Sude ben gayet ciddiyim," diyerek içeceğinden bir yudum aldı. "Ne yani öyle bir aşk yaşamak benim de hakkım değil mi?"

İstanbul Masalı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin