22. Bölüm Yaralı İki Kardeş

1.7K 133 383
                                    

Düzenlendi

Bölüm şarkısı Kendime Yalan Söyledim

Keyifli okumalar :)

***

Pelin korkuyla başını çevirdi ne yapacağını bilmiyordu. Engin'e bir şey söylemek istemiyordu en azından her şeyi öğrenmeden. Yalan söylerse işin içinden çıkmayacağının da farkındaydı. Üstelik Engin'in ne kadarını da duyduğunu bilmiyordu. Ya hepsini duymuşsa? İşte o zaman her şeyi anlatmak zorunda kalırdı. Aklına gelen tek mantıklı cevabı daha doğrusu soruyu sormaya karar verdi.

"Sen ne ara kalktın hiç geldiğini duymadım."

"Telefonla konuşuyordun duymamış olman normal. Kimle buluşacaksın sen?"

Pelin, Engin'in her şeyi duymamış olmasını dileyerek yalan söylemek zorunda kaldı.

"Ya hani bir arkadaşım vardı ya Hande. Ankara'ya gitmişti hatta. İşte o gelmiş İstanbul'a gelmiş. Beni aradı işte buluşalım dedi. Bende işten izin alabilirsem gideceğim." Aklına başka kimse gelmemişti. Eğer tanıdıklarından birini söylerse onların da başı yanabilirdi. Bu yüzden iki yıldan beri görmediği Hande'yi bahane etmişti. Engin'in buna inanmış olmasını diledi.

" Hep beraber buluşalım o zaman. Malum bizi severdi. " Engin başka bir şey olduğunu anlamıştı. Dünden beri Pelin'de bir haller vardı. Ama bu hallerinin sebebini bilmiyordu.

Pelin, şimdi köşeye sıkıştığını hissetti. "Ya keşke hep beraber buluşsaydık değil mi? Ama işte kızın vakti sınırlı olunca böyle oluyor malasef size de çok selam söyledi. Öğlen hemen geri dönecekmiş."

Engin, hiç bir şey anlamasa da "başka sefere artık görüşürüz bizde," dedi. Ama tabii ki bu Hande meselesini yemiş değildi.

" Neyse, kahvaltı hazırlayayım." Pelin, şüphe çekmemeye çalışyordu..

"Günaydın," diyerek mutfağa girdi Derya.

Engin ve Pelin aynı anda "günaydın " dediler.

"Ya ben çok acıktım hemen kahvaltı yapalım."

" Ben hazırlıyorum " dedi Pelin. Ekmek sepetine baktığında ekmeğin olmadığını gördü. "Ekmek kalmamış."

"Ben alıp geliyorum," diyerek çıktı Engin

Derya, ikisinin arasında ki gerilimin farkındaydı. Ne olduğunu sormayacaktı eğer anlatmak isterlerse anlatırlardı.

Pelin, her şeyi öğrenir öğrenmez anlatacaktı. Yoksa bu işin içinden çıkamazdı. Bir yalan söylemişti ve bunun sonucunun çok kötü olmamasını umut etti. Bildiği başka bir şey ise yalanın yalanı doğurduğuydu.

***
Ali, yatakta oturur pozisyona gelince düşüncelerini kendini esir almadan önce yanında uyuyan Yağmur'a baktı. Gittikçe Yağmur'a daha çok bağlanıyordu ve bundan korkuyordu. Yağmur'un yanağını okşadı. Dün gece gitmesini istemişti fakat Yağmur inat edip kendiyle kalmıştı. Onunla uyumak güzeldi. Huzurla uyuyordu ama bu işin sonunun ne olacağını hiç bilmiyordu.

Yağmur, gözlerini açınca Ali'yi gördü. Dün gece onda kaldığını hatırlayınca gülümsedi. "Günaydın"

"Günaydın"

Yağmur, oturur pozisyona gelince Ali'nin yanağına öpücük kondurdu. Onunlayken çok güzel bir şekilde uyuyordu. Dün gece burada kaldığı için mutluydu. Ali yanında olunca kimse umrunda olmuyordu. Ali yetiyordu kendine.

Ali, yataktan kalkıp "ben bir duş alsam iyi olur, " diyerek banyoya geçti.

Ardından Yağmur aynanın karşısına geçip kendine çekin düzen verdi. Üstünde dün gece Ali'nin verdiği eşofmanlar vardı. Üstünü değiştirmek için yan odaya geçip dün gece ki çıkardığı kıyafetleri giydi. Ardından mutfağa inip kahvaltı hazırlamaya koyuldu. Bu gün Ali'yle beraber baş başa bir kahvaltı etmek istiyordu. Tabii ki bugüne kadar hiç mutfağa geçmemişti. Bu yüzden zorlanacağını
biliyordu fakat bunun altından kalkabilirdi. Altı üstü ne kadar zor olabilirdi ki? Dolabı açıp baktığında yumurtaların işe yarayacağını düşündü. Ardından domatesleri çıkardı ve peynirleri de tezgahın üzerine koydu.

İstanbul Masalı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin