Iyi okumalar :) ❤
Hilal'den ...
Ortamın gerginliğinden elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmıştım. Benim dışımda herkes halinden memnun gibi görünüyordu. Bir kişi dışında Leon.
Asaf Bey ve ailesi geldiğinden beri nedenini anlayamadığım tuhaf davranışlarda bulunuyordu. Asaf Bey'in oğlu Nazım, yeşil gözlerini ortaya çıkarmak istercesine kahve yeşil tonlarında oldukça şık takım elbisesini giymiş sol yanımda otururken etrafa gülücükler saçıyordu. Leon tercihini koyu maviden yana kullanmış gri renkte kravat takmıştı. Sağ yanımda dizini titretip duruyordu.
Babam ve Asaf Bey'in Selanikten tanışıyor olmaları ise hepimizi heyecanlandırmayı başarmıştı. Babam gibi asker olan adam savaşın hezimetinden sonra orduya küsmüş askerliği bırakmış tüccarlık ile uğraşıyordu anlaşılan şansı yaver gitmişti. Ortamın tadının bozulmaması için Babam ve Leon'un Yunan Ordusuna hizmet verdikleri bahsini açmama üzerine sessiz bir anlaşma imzalanmıştı.
"Cevdet yanlış hatırlamıyorsam Hilal kızımız en küçükleri idi değil mi ?"
"Evet Asaf bir kızım ve bir oğlum daha var."
"Ali Kemal ne yapıyor?"
"Sen ağabeyim ile tanışıyor muydun ... yani siz?" Heyecanla atılmam üzerine Leon'dan gelen homurdanmayı es geçmiştim. Sohbete dahil olamadığı için huysuzlanıp duruyordu. Yani en azından ben öyle umuyordum. Kıskanacak hali yoktu.
"Elbette Selanik küçük bir yerdi. Türk mektebine giden herkes birbirini tanırdı. Lakin seni hiç hatırlayamadım. Rica ederim sizli bizli konuşmayı bir kenara bırakalım."
"Peki." Dedim onun isteği üzerine. "Ben sizlerden bir kaç yaş küçük olduğum için farklı sınıftaydım."
Ayşe Hanım yani Nazım'ın annesi kahkahalar ile gülmeye başlayınca tüm dikkatler onda toplandı.
"Azize bunlar birbirini tanımadığını sanıyor. Nazım hatırlıyor musun ceviz ağacının altında top oynuyordunuz üzerine ağaçtan bir kız düşmüştü mavi gözlü bücür deyip duruyordun. İşte o kız Hilaldi."
Yer yarılsaydı da yerin dibine girseydim dedikleri an bu olsa gerekti. Hatırladığım bed hatıra ile birlikte o anı tekrar yaşıyormuş gibi oldum. Annemin saçıma bağladığı kurdeleyi ağaca taktırmıştım. Almaya çalışırken de yeri boylamıştım. Babamla göz göze geldiğimde yüzümdeki buruk gülümsenin yansıması onda da vardı. O ceviz ağacında babamın görevden dönmesini beklerdim hep o da bunu bilirdi. Yan tarafımdaki kıpırtı ile düşüncelerimden kurtuldum. Leon'un dilinden kurtulamayacaktım. Bu bahisleri açmanın ne lüzumu vardı ki.
"Demek kolumun kırılmasına sen neden olmuştun Hilal." Nazım'ın gülerek söylediği sözler ile gözlerim kocamam açıldı.
Elimi ağzıma koyarak şaşkınlığımı belli etmiştim. "Ben bilmiyordum. Özür dilerim."
"Hadi ama Hilalcim üzül diye söylemedim. Hem nereden bileceksin utanıp kaçıp gitmiştin hemen."
"Bu hep ağaç tepelerinde gezerdi oğlanlar gibi. Hilal ip atla derdim yok. Lastik atla yok oya öğren yok."
"Anne!"
"Yeterin ama canım, yiğenimi utandırmayın daha fazla hadi kızım sen bize birer kahve yap."
Fincan sayısı kadar suyu ayarladığımda fıstık yeşili eşarbımı önümden geriye doğru savurdum. Teyzemin binbir dil dökerek aldığı topuklu ayakkabılar ise şükrettim. Üst rafta duran kahve kavanozuna uzandığımda ensemde hissettiğim soluk ile nefesimi tuttum. Aşina olduğum eller kavanozu kavrayip önüme bıraktı. Tezgaha dayadığı kemikli eli belimi sardığında kalbimin atışını duymaması için dua etmeye başladım. Daha önce yakınlaşmıştık ama bu seferki başkaydı. Her an içeri biri girebilirdi, içeride misafirler vardı. Rezil olabilirdik. İstifimi bozmamaya çalışarak kaşık ile kahveyi cezveye koymaya başladım. Heyecanlandığımı belli edersem üstelerdi. Leon'un eli eşarbımın örtemedigi saçımı okşadığında kedi gibi mayıştım eli alnımdan boynuma oradan da omuzlarıma kaydığında yutkundum. Belimdeki eli beni tek hamlede kendine yaslarken iç çektim. Bunların hepsi öldürücü bir yavaşlıkta gerçekleşti. Omzumdaki eli tüm kolumu okşayıp parmaklarını parmaklarıma sardığında ise kaşık tezgah üzerine yuvarlanmıştı. Başını boynuma gömüp öylece bekledi derin nefesler çekiyordu içine. Hem daha fazlasını hem de durmasını istiyordum. Sevda böyle bir şey miydi? Insani hep yakar kavurur muydu? Dudakları kulağımı bulduğunda ensemdeki tüylerin rüzgarda savrulan başak taneleri gibi dans ettiğine yemin edebilirdim. Kulağıma fısıldadı.
"Bir daha bu elbiseyi giymeyeceksin Hilal." Demişti sakin bir ses tonuyla.
...
Leonidas'dan...
"Rıcı ıdırım sızlı bızlı kınışmıyı bır kınırı bırıkılım." "Hilalcimmiş."
Senin o ağzını kırıp eline vermek vardı talihsizlik bu ya ortam müsait değildi. Yanımda akşamdan beri sırıtmak bir hal olmuş Hilal'i dürttüm usulca ama oralı bile olmadı. Hanfendinin keyfi pek yerindeydi. Çocukluktan tanışıyor olmaları mı beni daha çok sinirlendiriyor yoksa yeşil pörtlek gözlerinin Hilal'in açıkta kalan gerdanı üzerinde gezmesi mi henüz daha karar vermemiştim. Içimdeki ukala Leon senden önce görmüş kızı diye alay ettiğinde kalkıp orayı terk etmek istedim. Neden müsaade ettiysem yan yana oturmalarına gözleri ile yedi kızı! Gereksiz temaslar, Hilalcimler, eski anılardan bahsetmeler. Beni sohbet dışında tutmak için özel bir çaba harcadığını düşünecektim. Birde anlaşmış gibi uyumlu giyinmişlerdi. İkisi de yeşili tercih etmişti. Helaya gideceğim bahanesi ile mutfağa geldiğimde Hilal'in tezgaha arkasına dönük olması ile gülümsedim. Arkasından yaklaştığımda irkildi ancak duruşunu bozmadı. Demek öyle birazdan görürdü.. Hem o benimdi bunu hatırlatma vakti gelmişti. Cesaret alarak belinden çekip kendime yasladım minik bedenini. Sırtı göğsüme yaslıydı. Topuklu ayakkabı giymesiyle boylarımız birbirine yaklaşmıştı mahrem yerleri mahrem yerlerime değiyordu. Hilal kahveyi koydukça kıpırdanan bedeni ise bana hiç yardımcı olmamıştı. Dolgun kalçaları her bana sürtüşünde kasıklarımda baş gösteren ince sızı hiddetlenerek dayanamayacak hale geldi. Boynuna sokulduğumdan hem sallanan göğüsleri ile nefis bir manzara izliyor hemde aşık olduğum kokusuna doyuyordum sevgilimin. Kulağına üflediğimde titrediğine yemin edebilirim.
Iki aşık aynı düşünceler ile birbirini tamamladı. Hilal Leon'un yumuşak sarf ettiği katı sözleri ile onu kendinden uzaklaştırdı.
"O nedenmiş? "
"Nazım Bey'in(!) gözleri rahat durmuyor çünkü dibine de oturdu zaten." Elbisenin yakalarını tutmuş kapatmak için çekiştiriyordu.
"Aa ne oluyorsun canım." Leonun ellerini itti genç kız gülümsemesini bastırarak kıskanılmak sahiplebilmek sevdiğiniz tarafından gerçekleşiyorsa güzel duygulardı ancak giydiğine karışacak hali yoktu.
"Oturur oturmaz senden izin mi alacaktı. Hem çocukluk arkadaşım o benim abartma."
"Annesi söylemese haberin dahi olmayacak." Kavisli kaşını yukarı kaldırdı sinirle. "Çocukluk arkadaşıymış."
Hilal omuz silkerek gözlerini süzdü. ateşi yakıp cezveyi üzerine koydu. Hazır Leon onu göremiyorken gülümsemesini serbest bıraktı.
"Ben anlamam çocukluk arkadaşı falan sen hele onun yanına otur bak o zaman görürsün abartmak nasıl oluyor."
Arkasından söylenen Leon eşliğinde kahvelerin köpüğünü fincanlara pay etti. Leon Hilal'in ona cevap vermemesiyle kolundan tutup duvara yasladı alnına düşen saç tutamını parmağına doladığında yüzüne eğilerek konuştu.
"Sen benimsin. Benden başka hiç kimse sana öyle bakamaz, izin vermem."
Genç kız sevdasının sözleriyle mest oldu paylaşılamamak, benimsenmek muhteşem hissettirmişti. Genç adamın çekiminden çıktı ve kendine gelmiş gibi başını iki yana salladı.
"Leon git artık fark edecekler burda olduğunu."
"Tuvalete diye çıktım. Kimse beni orada aramayacağına göre."
"Leon yalvarırım git artık."
Hilal biraz daha burda kalırsa Leon'u öpmek isteyeceğini biliyordu. Kendine hakim olmanın tek yolu uzakta tutmaktı. Genç adamı itekleyerek kapının oraya getirdi.
"Tek bir şartım var."
"Ne! Kahveler taşacak."
"Bir kere öpersen giderim."
"Sana fazla yüz verdim anlaşılan, iyice arsız oldun başıma."
Leon kollarını birbirine bağlayarak başını salladı. "Gitmiyorum o zaman."
"Tamam başımın belası tamam ama gözlerini kapat."
Leon hevesle onayladı. Gözünü kapatıp dudaklarını öne çıkardığında onu karşılayan yumuşak dudaklar değil yüzüne çarpan kapı olmuştu.
Hiçkimse gece sonunun Nazım'ın başında parçalanan vazo ile biteceğini tahmin dahi edemezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/93463999-288-k69054.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
FanfictionDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.