Güneş bulutların arkasından bir görünüp bir kayboluyordu. Hilal Leon'un kırpıntılarına uyanmıştı. Ayağına geçirdiği terlikleri şaplatarak odalarında bulunan mermerlikte elini yüzünü yıkadı. Aynada gördüğü yüz ile memnunca sırıttı. Dinlenmek çok iyi gelmişti. Kendi kendine aldığı kararı tekrarladı o Helen ne yaparsa yapsın o cadının seviyesine inmeyecekti. Yanakları pembeleşmişti. Bu babaanesinden köşe bucak kaçması demekti. Yaşlı kadın yanakları pembeleşen bir kadın gördümü hemen gebe yaftası vuruyordu. Hoş haksız sayılmazdı ya. Eli karnına gidecekken aynada kendine gülümseyerek bakan kahverengi gözlere buz gibi bir cevap verdi. Dün akşam yaptıklarından sonra bir de ona gülecek hali yoktu.
Leon Hilaldeki garip ama güzel ruh halini sevmişti. Hilal tam da istediği gibi davranıyordu. Leon'a soğuk ama kendine barışık. Yapmak zorundaydı en azından Stavroyu ortadan kaldırana kadar.
Hilal dolap kapaklarını kendine siper ederek giyinmeye başladı. Leon için bu durum çok fazla can acıtıcıydı. Karısı ondan sakınıyordu. Etmediklerinden bu yana hatta evlenmeden önce cinsellikte duvarlarini yıkan kadın kaçıyordu. Boğazına günlerdir yer edinen yumruyu yok saydı. Odalarının kapısı tıklatılmadan açılınca hızla arkasını döndü.
"Günaydin Leonimou."
Hilal duyduğu ses ile tüm sinirinin tepesine çıktığını hissetti.
"Helen ne yaptığını sanıyorsun gel buraya!"
Aleksi de hızını ayarlayamayarak odaya daldı.
"Günaydın Leon ve Hilal."
"Hey hey!" Leon eliyle Aleksiyi dışarı itekleyip önüne geçmişti. Arkasını dönüp Hilal'e baktığında giyinmiş olduğunu gördü.
"Kapı çalma nedir bilmez misiniz!"
"Ne kızıyorsun Leon ama alınıyordum. Ben hep senin odana böyle girerdim."
"Çocuk değiliz artık Helen."
"Hilal bugünde göz kamaştırıyorsunuz." Aleksi abartılı bir hareket ile Hilal'in elinj öptüğünde Leon göz devirdi. Bu adam Hilal'e hayranlık duymaya başlamıştı. "Beyaz yakışmış."
"Aleksi!" Helen ağzının içinde mırıltılar ile kardeşini uyardı. Bir ortamda o varken başka bir kadın övgü toplayamazdı. Kendi küçük dünyasında dev aynası buna izin vermeyecek kadar kibirliydi.
Hilal yakası derin, bilekleri bel kemeri etek uçları kanaviçe pempe mor mavi çiçek işlemeli uçuk sarı bir elbise giymişti. Evde yabancı bir erkek olmasından dolayı pembe şalını kenara ayırmıştı ancak takamadan Aleksi çoktan saçlarını görmüştü. Helen'in odasınlarına baskın yapar gibi dalması sinirlerinmişti. Ya uygunsuz vaziyette olsalardı. Ya Leon giyinmemiş olsaydı. Kanın beynina hücum etmesiyle hızla Helen'e döndü.
"Kapısız yerden çıktın zaâr."
"Ti! Anlamadım."
"Şaşırmadım."
"Ah Hilal ablamın kusuruna bakma lütfen. Hala Leon'un evli olmasına alışamadı."
"Kendisi eskide yaşamayı seviyor sanırım. Antika!" Hilal'in kısık sesle söylediğini bir tek Aleksi duymuştu. Kahkaha atınca Hilal de dayanamayarak güldü. Leon'un yırtınıncasına öksürükleri ile sustular.
"Söyleyin de bizde gülelim karıcım."
'Şimdi aklına geldi karın olduğum.' "Leon" dedi üzerine basa basa "iyiki muallim olmamışsın. Ilkokulda mürebbiyemiz bize böyle derdi çok sıkıcı bir bayandı. Seninde aşağı kalır yanın olmayacakmış."
![](https://img.wattpad.com/cover/93463999-288-k69054.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
Fiksi PenggemarDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.