Bölüm 16

2.2K 86 116
                                    

Yorumlarınız ve ilginiz için teşekkür ederim. Iyi okumalar
😊 💕❤

Elbise multide 🤗

Albay Stavro ile gizli görevimizden dönmüştük babam dostane görünmek ve Yunanistan'dan kendisine gelen eleştirileri gölgelemek adına balo tertip ediyordu. Türklerden gizli yeni bir taaruz birliği kuruluyordu. Albay Stavro bir haftalık süreçte karışan aklımı yerine getirmişti. Doğrusu yine de taaruz ordusunun harekete geçmeden Afyon'u alacağımızı biliyordum. Kanlı olmamasını tercih ederdim. Büyük Yunanistan ve Helen idealleri yavaş yavaş gerçekleşmeye başlıyordu. Arkadan duyulan hafif klasik müzik eşliğinde harp okulundan arkadaşlarım ile salonun bir köşesinde durmuş buranın güzelliğinden bahsediyorduk. Bir kaç Türk Subay da baloya icabet etmişti. Aramızdaki soğukluk gözle görülür cinstendi. Sivil halktan olan kişilerde vardı. Az ilerimizde Yıldız, Ali Kemal ve Eleni vardı. Gözlerim orada olduğunu hissetmişcesine merdivenlerden süzülen Hilal'i buldu. Üzerinde süt beyazı tenine yakışan ateş kırmızısı bir elbise vardı. Belini ve üst kısmını sarıyor etekleri yeri dövüyordu. Sarı saçlarını ilk defa toplu görüyordum. Güzel yüzü ortaya çıkmıştı. Gerdanını süsleyen kolye parlıyordu. Dimitri'nin sesi ile ona döndüm.

"Bu Ateş parçası kim Leonidas?"

"General Cevdet'in kızı."

"Evde böyle bir güzellik var ve sen beni tanıştırmıyorsun."

Sinirlerime hakim olmak adına derince nefes aldım.
Yanımızda olan Yorgo sorgulayıcı bakışlarını üzerime dikmişti.

"Bu bana bahsettiğin kız mı Leon?"

"Neden sinirlendiği belli oldu." Dimitri muzurca gülümseyerek bakışlarını yüzüme dikti.

"Bahisleri açıyorum beyler kızla ilk dans eden kim olursa bir gün boyunca diğerinin emri altına girer."

"Boş boş konuşmayın. Generalin kulağına giderse hepimizi süründürür."

"Kızına bir Yunan kumandanından alasını mı bulacak? Hem evlenecek değiliz biraz hoş vakit geçiririz."

"Kapayın çenenizi ortamı bozuyorsunuz." Konuşan Yorga'ya minnetle gülümsedim. Babamların  yanına geçtim. Hilal zehir zemberek sözlerini söylerken bir an olsun tereddüt etmemişti. Cesaretine hayrandım. Üstelik bunlar boş laflar da değildi. Cahil cesareti ile söylenmemişti. Dediklerini haklı buluyordum. Gözlerini girişe sabitlediğinde Hilal'in şaşkınlığını gördüm. Genç uzun boylu bir gençti. Üzerindeki siyah takımı ile bir çok kızın ilgisini çekmeyi başarmıştı. Bir yerden hatırladığımı düşünüyordum daha önce gördüğüme eminim. Hilal müsaade isteyerek arkasını döndüğünde hafif yan durduğum için vücudumu dikleştirerek önüne geçtim.

"Teğmen çekilir misiniz?"

"Nereye gidiyorsunuz küçük hanım?"

"Bir arkadaşımı gördüm izin verirseniz selam vermek istiyorum diyordumki geldi bile." En güzel gülümsemesini yüzüne takınarak o adama döndü.

"Tarık hoş geldin."

"Hoş buldum Hilal. Bu gerçekten sen misin? Çok hoş gözüküyorsun." Tarık denen adam Hilal'in eline bir öpücük bırakarak iltifat ediyordu. Aferin Leonidas senin bütün söylemek istediklerini bir başkası söylesin sen de gel burda dur. Hayır ilk sen gördün ama onun güzelliğinden bahsetmek yerine bir hoş selam bile vermedin. Hilal'i görünce tutulan dilime nalet ederek ikisini izlemeye devam ettim. Daha fazla bu laubali tavırlarına tanıklık etmeyecektim. Adam anlattıkça anlatıyor. Hilal de ufaka kıkırdamaları ile dinliyordu.

"Sizi bir yerden tanıyorum."

"Hilal ve Yıldız'ı kına gecesi için getirmiştiniz. Orada karşılaştık. Hoş kuzenimin düğününü mahfettiniz en mutlu gününü ağlayarak geçirdi."

TEĞMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin