"Sana bir şey olacak diye çok korktum." Başına bir öpücük kondurmustu.
"Ben pek hasta olmam. Olunca da böyle ağır atlatırım."
"Neden hekimin gelmesine o kadar çok karşı çıktın?"
"Şey ben iğneden korkuyorum da çocukluktan kalma bir şey işte. Sana da söyleyemedim utandım." Başının içinde bir yerlerde olan ses isaret parmağını sallayarak azarlıyordu.
'Ne kadar kolay yalan söyler oldun Hilal!'
"Kıyamam ben karıma."
"Leon! Sırnaşma."
"Özledim. Lakin.. önce sen bir iyileş."
"Boncuk nerede?"
"Mavi Boncuk olacaktı hani öyle anlaşmıştık." Çocuksu bir tavır takınmıştı.
"Sana inanamıyorum Leon çocuk gibisin."
"Böyle sanki çocuğumuz olacakmısta isim tartışması yapıyormusuz yani.. ben bu konuyu açmak istemezdim."
Leon, cümlelerinin sonuna doğru ağzından çıkanların nereye vardığını anlayınca pisman olmuştu. Hilal'in gözlerine dolan yaşlar kendini pataklamak istedi. Kadından gelen özür ile şaşırdı.
"Senin değil benim özür dilemem lazım seni, sizi koruyamadım. Hepsi benim suçum."
"Değil Leon... Senin suçun değil."
---
"Hilal."
"Hı?"
Göğsünün üzerinde uzanan kocasının saçlarını okşuyordu Hilal.
"Koluna ne oldu?"
"Çarptım. Biliyorsun tenim hassastır hemen kızarıp morarıyor."
"Stavro denen adinin ilgisi yok mu?"
Hilal başından aşağıya kaynar sular döküldüğünü hissetti. Bir kaç gün önce Stavro ile olan konuşmaları aklına geldikçe midesi bulandı.
"Sonunda davetlerime cevap verdiniz Despina?"
"Ne var ne istiyorsunuz neden sürekli pusula yolluyorsunuz!"
"Senin iyiliğini için."
"Ne?"
"Leon, o çok sevdiğiniz kocanız. Sizi kandırdı. Kendi isteğiyle evlenmedi. Hepsi oyunun bir parçası."
"Bu kadar şaçmalık yeter." Hilal gitmeye kalkıştığında Stavro onu köşeye sıkıştırdı.
"Gazetecilere yakınlığınız ortada. Sizden malumat alabilmek için evlendi. Yanılmıyorsam evlendikten sonra tavırları da değişti. Niyeti sizi Truva atı niyetine kullanmak. Hikayeyi bilir misiniz?"
"Kes! kapa çeneni."
"Eh bu kadar güzel bir kadın ile evlenerek ödülünü almış oldu."
Hilal titreyen ellerini yumruk yaptı. Yüzüne vuran nefesinden olabildiğince saklanmaya çalıştı. Gözlerinin karardığını hissediyordu. Leon böyle bir sey yapmış olabilir miydi? Kendisini kandırmış.. o aşk kokan sözleri, bakışları da mı yalandı.
Aklına geçmişin hatıraları dolunca beyninden vurulmuşa döndü. Stavro ve Leon'un hastanede kulak misafiri olduğu konuşmayı hatırladı. Stavro, General Vasilinin de haberi olduğunu Hilal'i tavlamak için kıskanıyor gibi davranması gerektiğini söylüyordu."Yakında seni boşayacak. Neyseki bebek düştü değil mi? Bir de başkasından olan bebeğine babalık yapmak zorunda kalmayacağım."
Hilal tüm gücünü toplayarak Stavronun suratına okkalı bir yumruk attı. Aynı anda kolundan tutularak duvara savrulmuştu.
"Yalan söylüyorsun. Hastasın sen!"
"Sakın bir daha bana sesini yükseltme Halit Ikbal.."
"Sen, nerden nasıl?"
"Leon söyledi. Lakin seni ele vermeyecek kadar çok seviyorum. O benim veremeyeceğim hic bir seyi sana veremez. Babasının gözüne girebilmek için seni kullandı. Bir kaç güne de kapıya koyacak. Helen Atinadan boşuna mı geldi sanıyorsun."
"Leon söylemez bana ihanet etmez. Uyduruyorsun yalan söylüyorsun. Hayır hayır olmaz."
"Bunlar peki? Bunlar benim elime nasıl gecti o zaman!"
"Ver şunları bana!" Hilal, Stavronun elinde salladığı basılmış ve basılmamıs Halit Ikbal yazılarını almaya çalışıyordu.
"Onu kendine yaklaştırmayacaksın boşandıktan sonra benimle evleneceksin sonrada buradan gideceğiz."
"Asla."
"Asla?"
"Ölürüm daha iyi."
"Ya sen yerine başkaları ölürse?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
FanfictionDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.