Leon İzmir'e adım attığı ilk an hemen bir arabacı bulmuştu dogrudan konağa gitti. Faytondan inip mermer basamakları tırmandığı zaman gözü kendi odalarının pencesine gitti gözleri Hilal'i arıyordu. Ne olurdu simdi onu kapının önünde bekliyor olsaydi? Bunu istemeye hakkı olmadığını biliyordu. Evin hizmetcileri Leon'u görünce şaşırmıştı.
"General daha gelmedi mi?" Bir yandan içten olan merdivenleri cıkıyordu. Arkasından gelen Ivan efendi ona üzgün gözlerle baktı.
"Yok beyefendi gelmedi."
"Siz inebilirsiniz."
Hilal ile ikisinin kaldıgı odaya girdi. Iceri adımını attığı an burnuna dolması gereken kokuyu duyamadı, dolap kapakları açık ve içleri bomboştu. Yataklarının üzerine beyaz örtü duruyordu. Bu boş görüntü ile karşılaşınca gözleri doldu. Yatagın ucuna çöktü, yapmış olduğu yolculuk boyunca düsünecek cok vakti olmuştu. Çok hataları olmuştu hepsini ertelemişti, yapmaması gerekenler peşi sıra gelmişti. Hilal'i yanından ayırdıgı icin gercekleri açıkça konuşmadığı için bin pişmandı. Keske zamanı geri alabilseydi. Göz yaşlarını elinin tersi ile silip ayağa kalktı. Şimdi Cevdet babasının evine gitmeli Hilal'in gönlünü almalıydı. Gerekirse kapısında yatacaktı.
Kendi toparlayıp Cevdet'in kapısına ulaştı onu kapı önünde gören komşular fısıldaşmaya başlamıştı. Leon kendisini kınayan bakışları umusamadı o bir tek kişinin tepkisini umursuyordu.
Az sonra kapı geriye doğru açılınca fark etmeden tuttuğu nefesini dışarı verdi.
Kapıyı açan Yıldız karşısında neredeyse iğne iplige dönen bir Leon ile karsılaştığında agzı şaşkınlıkla açıldı. Leon onun şaşkınlığını görmezden gelerek içeriye girdi.
Kapının çaldığını duyan Hasibe Ana çökmüş gözlerine baktı Leon'un. Elini öpmek isteyen çoçuğu elini kaldırarak durdurdu. Dizlerini tutarak sedire çöktü.
"Biliyorum kızgınsınız ancak daha sonra anlatacağım." Yıldıza dönerek sordu "Hilal yukarıda mı?"
"Hilal yok Leon."
"Dısarıda mı? Matbaaya gitti o zaman."
"Hilal gitti Leon, İzmir'de yok."
Leon duymak istemiyordu. Kulaklarını iki eliyle kapattı. Koşar adım Hilal'in odasına çıktı. Bugün ikinci kez açtıgı kapının ardında boş bir yatak ile karşılaşıyordu. Hızla dolap kapaklarını açtı Hilal'in giysileri olsa tanırdı. Sendeledi hastalık, yol yorgunu haliyle yaşadığı duygu yoğunluğu ağır gelmişti. Dolabın dibine kendini bıraktı. Yıldız Leon'un bayılmasıyle panikleyerek aşağıya koştu. Annesine mahalledeki çocuklar ile haber yollayarak eve çağırdı.
***
"Hilal gelebilir miyim?"
"Elbette Yavuz."
"Sana miss gibi şeftali aldım kokusu öyle güzel geldi ki burnuma."
Hilal önüne yıkanmış olarak konulan şeftalileri görünce yutkundu Leon ile bahçedeki ağaçlardan az seftali toplamamışlardı.
"Teşekkür ederim." Hilal koca bir ısırık aldı şeftalisinden balkondaki diger sandalyeye Yavuz oturmuştu. O da yemeye başladı. Denizi izliyordu. Hilal ağzındaki lokmanın çignedikçe büyüdüğünü hissetti. Şu küçücük seftali ona gecmişin tüm kapılarını aralamıştı Leon ile tanıştıkları zamanı kaçak göcek görüşmelerini, annesine yakalandığı geceyi akabinde gelisen olayları Leon ile nişanlarını evliliklerini bunlar pembe bir rüya gibiydi, seftaliden bir ısırık daha aldı tadı acımtrak gelmişti küçük bir kurtçuk gördü şeftali cekirdeğinin üzerinde etrafını siyahlaştırmıştı. Gözünün önünde Stavro belirdi, General Vasili, matbaada onu öldüresiye döven adamın yüzü, Helena onun şuh kahkahaları, Leon'un son zamanlardaki suratı ve o gelen mektup... hepsi hepsi peşi sıra ona kötü bir sırıtma ile bakıyordu. Ağlamaya başladığında Yavuz'un ona şaşkın bakışlarının farkında değildi. Kendi ile inatlaşmaya girdi. Dudaklarına gelen gözyaşlarını umursamadı, lokmasını yutacak hayatına giren o kötü insanları unutacaktı. Silkelenip kendine gelecekti. Artık o ve bebeğinden daha önemli hic bir sey yoktu bu hayatta.
Ben geldimmm buralardayım yeni bölümde görüsmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
FanfictionDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.