Annemin sıkıntılı bakışları titreyen elleri ile karnımda fazla uğraşması kaşlarını olabildiğince çatması sıkıntılı nefesleri başhakemin koşturarak yanıma gelmesi...
Parmaklarını karnıma batırması ve inanılmaz can acım.
"Ahh!"
"Nasıl hissediyorsun Hilal ağrın nerelerde yoğunlaşıyor?" Ellerini gezdirmeye devam ederken sormuştu.
"Kasıklarım da."
*****
Hilal başhekimin söyledikleri ile gözyaşları eşliğinde ağzını kapattı. Bir iki saat önce Allah'ın onu yanına almak istediğini düşünürken tam tersi bir can hediye etmişti. Binlerce kez şükretti annesi hıçkırarak boynuna sarıldığında.
"Yavrum benim güzel kızım bir bebeğin olacak gebeymissin ne zamandır olabilir bu?"
"Anne yanı şey..." Hilal utanarak gözlerini kaçırdığında annesi omuzunu sıvazladı. "Hemen Leon'a haber verelim. Gelsin görsün hem kendin söylemiş olursun."
"Leon bu bebeği bilmeyecek anne!"
"Hilal?"
Hilal tüm olup biteni anlattığı vakit Azize hıçkırıklara boğuldu serçesi ne hale düşmüştü o kızını pek mutlu sanırken küçücük yaşında neler ile boğuşmuştu da gık dememişti.
"Neden Hilal neden izin veriyorsun yavrum benim?"
"Zamanı gelince anne zamanı gelince emin olmak istiyorum."
"Boyundan büyük işlere kalkışma emi boncuğum benim senin yavrunu da düşünmen lazım."
"Tamam annem sen merak etme ben ne yapacağımı biliyorum." Annesi odadan çıkınca ellerini sıkıca karnına bastırdı o da mı anne olacaktı şimdi? Kız mı olurdu erkek mi ? Acaba kime benzerdi meleği. Umarım onu yalnız büyütmek zorunda kalmazdı.
Azize gücünü toplayarak tüm kabiliyetini ortaya sermeye çalıştı. Hilal'in anlattıklarının şokuyla ellerinin titriyormuş gibi davranmasına gerek kalmamıştı. Bebeğin düştüğünü söylediğinde Leon ağlayarak duvar dibine çöktü Azizenin yüzünde pişman olur bir ifade belirdiyse de kendini çabuk toplamayı başardı. Kızını iki arada bir derede çaresiz bırakan bu adamı affetmesi uzun zamanı bulacaktı.
"Topla kendini Leon Hilal'in sana ihtiyacı var." Leon Ali Kemal'in omzunu sıkan eline tutunarak ayağa kalktı genç adam. Madem evladını koruyamamıştı madem Hilal'i koruyamamıştı kendi durumumun acılarının üzüntüsünün bir önemi yoktu. Olmamalıydı.
Yatakta yastığına dayanmış duvara bakan genç güzel ama çökmüş, alnında kocaman bir sargı ile yüzü gölgelenen karısına baktığında dudaklarından kaçan hıçkırığı daha fazla tutamayarak ellerine kapandı. Her bir parmağına avuç içlerine öpücük bırakıp sıkı sıkı kokladı.
"Özür dilerim özür dilerim çok özür dilerim ben böyle olsun istemezdim. Hic bir zaman istemem."
"Le-on"
"Çiçeğim."
"Yüzüme niçin bakmıyorsun."
"Bakamıyorum seni.. daha doğmamış evladımızı koruyamadım bunu da beceremedim. Ne sana iyi bir koca olabildim ne de .."
Hilal de ağlıyordu şimdi kocasının göğsüne bastırdığı başını sardı sımsıkı bedeninin acısından değildi bu hali yürek acısındandı. Leon'a böyle bir konuda yalan söylemek istemiyordu ama mecburdu kendisini yavrusunu eğer hislerini dinlerse kocasını korumak için mecburdu buna.
"Leon benden ne saklıyorsun?" Diye sordu yumuşacık bir ses.
"Bi bir şey saklamıyorum Hilalimou bunu da nereden çıkarıyorsun?" Telâşlanarak sormuştu her zaman hisli olan karısı elbet sezecekti bu durumu. Öfkesi geçince gözündeki perde buharlaşacak ve görecekti. Lakin erken olmuştu. Hilal'i hiç bulaştırmadan onu üzmeden tehlikeye atmadan halletmeye çalıştığı sorunlar arasında en ufak bir umuda tutunmuştu. Mutlu olup buralardan gitmek nereye olursa olsun herkesten uzaklara.
"Son zamanlarda bir tuhafsın."
"Mazur gör lütfen. İşler yoğunluk bunaldım sanırım biraz. Bir de o geceden sonra sana yanaşmaya korktum. Kendimi hala affedemiyorum."
"Ben seni affettim sende kendini affet artık."
Leon kocaman elleri ile karısının iyice ufalan yüzünü avuçladı. Tanrısına bu kadını sevdiği için şükretti. Alnına öpücüklerini sıraladı.
Ertesi gün Hilal hastaneden çıkmış yatak odalarında önüne konan kuruyemişlere göz devirdi. Veronika ve Leon üzerine titriyordu. Vasili Leon'a izin vermişti oğlunun halini gördükçe içindeki iyi insan zaman zaman su yüzüne çıkıyor, Helen idealleri! diye bağıran çığırtkan onu tekrar en diplere batırıyordu.
"Iyi misin kuzum?"
"Iyiyim Veronika anne sorup durmayın artık."
"Nasıl sormam sende benim bir evladımsın artık senin canın acısın ister miyim hiç."
Hilal içten bir tebessümle yüzünü okşayan ele bastırdı yanağını.
Hilal az sonra elinde tatlı tabağı ile odaya giren Leon'a gülmeye başladı. Tek eliyle de kucağında çiçek demetini tutuyordu. Açelyaları..
"Leon vallahi yeter artık fıçı gibi olacağım böyle giderse."
"Süzüldün kaldın Hilal!"
Ağzına tıkılmaya çalışan kaşığa karşı dudaklarını bastırdı birbirine.
"Tatlıyı değil çiçeklermi isterim."
"Bende kilo almanı isterim."
"Ama ben almak istemem."
"Ama ben böyle sevmiyorum."
Hilal kocasının dudaklarına kayan bakışları imalı lafları ile kıpkırmızı kesildi. Veronika ağzını kapatıp gülerek odadan çıktığında elinin tersi ile kocasının ağzına vurdu.
"Ah acıdı."
"Beter ol!"
"Hilalimou azize anne dediki"
"Ne dedi Leon?"
"Düşüğün ayağı içerde olurmuş."
"Leon yine yine edepsizsin! Lakin sana kızamıyorum."
"Yarın seni yıkayacağım. Sonra öpeceğim sonra koklayacağım." Her bir dediğini yaparak hissettirerek karısına sokuldu. Koynuna uzandığında tatlı huzurlu bir uykuya daldılar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
Fiksi PenggemarDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.