Koridor Albay Cevdet'in postal sesleri ile yankılanıyor peşi sıra topuklu ayakkabı seslerine karışıyordu.
İlk Cevdet Albay görünmüştü. Veronika uzun adımlar ile telaş içinde etrafa bakınıyordu. Başını ellerinin arasına almış oğlunu gördüğünde hızla onun yanına oturdu. Cevdet Veronika ve Vasili hasbihal ediyorlardı bir yarım saat önce. Hastanedeki askerlerden biri telaş içinde içeri girdiğinde kötü bir haber alacağını anlamışlardı. Askerin ağzından Hilal'in adı dökülürken Vasili rahatlamış Veronika daha çok endişe etmişti. Leon'un da orada olduğunu öğrenince hastaneye gelmişlerdi.
Iri ellerini oğlunun sırtına atıp güç vermek adına okşadı. Neler olup bittiğini soran Cevdet'e kimse cevap vermiyordu. Elini ağzına kapattı kadın. "Asiler mi saldırmış yoksa? Konaktan hiç ayrılmamalıydınız Azize Hanım."
Leon annesinin sözleri üzerine gülmeye başlayıp ateş saçan gözlerini Azizeye dikti. Kadın tırnaklarını kemiriyor bilhassa kocasının gözünün içine bakmaktan çekiniyordu.
Odadan çıkan başhem Yavuz ile tüm gözler ona döndü. Yavuz Bey gözlüklerini yerine itirip merakla bakan gözleri cevapladı.
"Endişe edilecek bir şey yok. Başını vurduğu için bir anlık baygınlık geçirmiş lakin ciddi değil kendine geldi bile."
"Oh çok şükür!" Azize belli belirsiz gülümsemesi ile gözlerindeki yaşları temizledi.
"Merdivenlerden mi düşmüş?" Cevdet kızının neden bu hâle geldiğini merak ediyordu.
Yıldız az sonra kopacak fırtınaya karşı gözlerini yumdu.
"Dayak yemiş."
Başhekim bir başka hasta gelmesi ile oradan ayrılırken Cevdet gözlerini bütün aile üyelerinde gezdirmeye başladı. Yıldız gözlerini kaçırıp dudağını ısırıyor, Ali Kemal annesine bakıyor. Azize ise gözündeki pişmanlık ile elleri ile oynuyordu. Hallerindeki tedirginlik adamın içindeki şüpheleri doğrular nitelikteydi.
"Kim yaptı bunu! Kim buna cürret edebilir!" Albay'ın öfkeli sesiyle bakışlarını Azizeye diken Leon sesindeki tüm soğukluk ile "karınız.." dedi. Yüzündeki tiksinir ifade zaman geçtikçe büyüyordu.
Albay Cevdet bağırmaya başladığında Veronika araya girmek istedi. Olayın oğlu ile bağlantısı olduğunu biliyordu.
"Sen ne yaptığını sanırsın Azize! Insan evladına bu denli kıyabilir mi!"
"Bir anlık öfkeme yenildim ben boyle olsun istemezdim Cevdet yemin olsun istemedim."
"Niye yaptın bunu?"
Leon kimseye söz hakkı tanımadan konuştu. "Küçük Hanım ile bizi uygunsuz bir vaziyette gördü."
"Senin ne dediğini kulağın işitiyor mu Teğmen!"
"Evet albayım Hilal ile uzun süredir münasebetimiz var." Cevdet demek öyle dedi kaşlarını yukarı kaldırarak Leon tüm cesareti ile omuzlarını daha da dikleştirdi bu saatten sonra hiç bir şey önemli değildi. "Niyetim ciddi evlenmek için ailelerimiz ile en kısa zamanda konuşacaktık. Miteram zaten biliyor lakin Hilal annesine kendi söylemek istedi ikna olmayacağını bildiğinden zaman istemişti benden haklıymış."
Cevdet kısa adımlar ile mavi gözlerini karşısında mimiği bile kıpırdamadan duran genç adama dikti. Atinada çapkınlıklarına bir çok kez şahit olmuştu Teğmenin. Özünde iyi bir insan olduğunu bilmesine rağmen biricik serçesini bu adama verecek değildi. Kızıyla oynuyor olabilirdi. Gizli görevini öğrenmiş olup serçesi ile onu vurmaya çalışıyor olabilirlerdi. Genç adam çekinmeden bir çok kez ima etmişti bunu. Stavro ve ikisinin balo gecesi kızının üzerinde dolaşan bakışlarını fark etmişti. Ya ikisinin bir tasarrufuysa o zaman ne yapardı. Kızının kırılan kalbi ve ezilen onurunu nasıl toplardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
FanfictionDizi ile Paralel çokça da bağımsızdır... Hilal ve Leonidas'ın birbirini bulma hikayesi.