Bölüm 27

1.7K 90 58
                                    

Sınır geçmediği ancak tatliş okuyucularımı kıramadım  paylaşıyorum :) :) yeni kurgumu da yayımladım, lütfen ona da göz atın . İyi okumalar 🌸🌸

Önümde muhteşem bir manzara belimde Leon'un kolları, martıların çığlıkları daha ne isterdi bir insan. Mutluydum, huzurluydum. Sevdiğim adam yanıbaşımdaydı. Bana değerli olduğumu hissettiriyordu. Bendeki en büyük eksiklik buydu. Sevildiğimi hissederdim ancak hep ikinci tercih olmuştum. Ablam Yıldız ve ben aynı anda hasta olsak annem ilk onunla ilgilenirdi. Ablamın suratı asık olsa ne olduğu ile ilgili binbir soru sorarlardı. Ben üzüldüğüm zaman kim bilir neye sinirlendi denir ciddiye alınmazdım. O benden çok daha güzeldi. Ben çirkin damgası yemiştim. Tamam çok çok güzel biri değildim ancak keşke bunu yüzüme vurmasalardı. Hiç unutmam ilk kalp çarpıntım Ahmet benimle iyi bir arkadaşlık kurmuştu. Onun da benden hoşlandığını düşünürken ablama olan beğenisini anlatmış, mektuplarımızı taşır mısın demişti.  Kıskançlık yapıyorsun demeyin sakın yemin olsun en ufak bir zerresini barındırmadım bu duygunun kalbimde. Hatta kuryelikte yapmıştım. Mektupları iki ay kadar taşımıştım. Ablamın her gönül eğlencesi gibi kısa sürmüştü. Hep başkasının aşkına şahitlik etmişti gözlerim. Çevremdeki insanların aşklarını izlemiş durmuştum. Ablamın, ağabeyimin, Eleni'nin yan komşu Mustafa'nın, Ayşe'nin, Nakiye'nin... Bakmayın sert durduğuma insan sevmek sevilmek istiyor. Her kız gibi bende istiyordum karşıma bir yiğit çıksın yüreğimin atışını değiştirsin, mideme kelebekler yerleştirsin. Belki bana kızdınız Leon'u bu kadar çabuk affetmeme ancak kaybedilen zaman geri gelmiyordu. Bir daha Istanbul'u görüp  göremeyeceğiz bile belli değilken küs kalmayı sürdürmedim. Affetmek insanı hafifletiyordu. Içimden bir ses bu günlerin tadını çıkar güz yakında diye fısıldarken nasıl ona kalbimi açmazdım. Hem görmüştüm ilk karşılaştığımız anki Leon bambaşkaydı kaybetme korkusunu iliklerine kadar yaşayan beni sevdiğine emin olduğum Leondu. Ona bu korku iyi bir ceza olmuşken hayatımın aşkından ayrı durarak hem ona hem de kendime ceza kesmek pek akıl karı gelmedi. Leon'un konuşması ile düşüncelerimden sıyrıldım.

"Çok huzurlu değil mi?"

"Evet şu an buradan daha huzurlu bir yer olduğunu sanmıyorum."

Yanağıma kocaman bir öpücük kondurmasıyla belimdeki ellerine daha sıkı sarıldım.

"Galata kulesi efsanesini bilir misiniz hemşire?" Imalı çıkan sesi ile kıkırdadım. Her konuşmamızda illa pansumanı bana hatırlatacak bir şeyler buluyordu.

"Bilmiyorum Teğmen."

"Gerçi siz buraya Galata bizde İsa Kulesi diyoruz. Isa babamızın gökyüzünden buraya ineceğine inanıyoruz."

"Bunu bilmiyordum  kim bilir başka diller de dinler de ne hikayeleri vardır. "

"Hepsini bilmem ama bir tanesini anlatarak sizi aydınlatmama izin verin küçük hanım, büyük bir aşk hikayesi anlatacağım."

"Dinliyorum." Karın hızlanmasıyla birlikte beni daha çok üşütürken iyice Leon'a sokuldum. Yağan kar eşliğinde sevdiğimin sesinden duyulan melodik tınılar kendimi masallardaki prensesler gibi hissettiyordu.

"Kız kulesi şu koca boğazın ortasında yalnız başına, bütün zarafeti, afeti ve güzelliği ile insanı büyüleyen yüzyıllardır var olan şaheser. Güzelliği ve aşklara konu olan efsaneleri ile dillere destandır Kız Kulesi ama yapayalnızdır. Var olmuş nice aşklar görmüştür ama kendi hep yalnız kalmıştır yıllarca. Bu yalnızlık onu denizin karanlıklarını görmeye itmiş,ruhunu karartmıştır.Artık ne eski ışıltısı vardır ne de denizlerin dalga seslerine, martılara eşlik eden neşesi. Bütün bu yalnızlığı ile sıkılırken, bir gün neredeyse kendi inşasından 1300 yıl sonra,Cenovalılar inşaatını bitirip de külahını takınca, İstanbul’un siluetinde dimdik yükselen, yakışıklı bir kule görür. Yüzyıllardır beklediği sevgilisi olacaktır bu kule. Hangi kule mi? Galata Kulesi tabii ki!

İşte ben bir Kız Kulesi…
İstanbul’un uyuyan prensesi…
Ve sen Galata Kulesi…
Bu dünyada bir deli aşık yani…

Galata kulesi bütün heybetiyle yükselmiş Kız Kulesinin karşısında.İstanbul’un her bir köşesine hakim ve kudretli duruşuyla öyle yakışıklı gözüküyormuş ki, Kız kulesinin ona vurulmaması imkansızmış. Galata kulesi de ilk gördüğü gün aşık olmuştur denizin ortasında duran bu nazlı kıza.Lakin çok ulaşılmazmış Kız Kulesi onun için aslında. Acaba bilse ona sevdalandığını karşılık verir mi diye düşünüp dururmuş kendi lisanınca.  Çaresizdir Galata Kulesi. Tarih içinde kimi zaman aşkından yanar kavrulur. Kimi zaman çaresizlikten yıkılır durur. Her seferinde söndürdüler yangınını. Tekrar tekrar inşa ederler. Her yükselişinde bir daha görür Kız Kulesi’ni, bir kez daha aşık olur hiç bıkıp usanmadan.

İki aşık yıllarca bakarlar birbirlerinin güzelliğine ama nasıl kavuşur nasıl dile getirirlermiş ki aşklarını, arada kocaaa bir deniz… Kız kulesi aşık olduğu heybetli yakışıklıya hislerini anlatamadığı için günden güne daha bir solgunlaşmış, üstelik onun hislerini de merak eder olmuş, ya o sevmezse beni diye kahrından deli olmuş. Galata kulesi de aynı merak ve endişe ile büyütüyormuş her geçen gün ona olan aşkını… Yıllar yılları kovalamış yüzyılları doğurmuş. Galata Kulesi dayanamamış sevdiğini bu halde görmeye ve bir gün ulaştırırım umuduyla anlatmış ona hissettiklerini sayfalara şiirlere,mektuplara…Yazarmış yazmasına ama ne sesini ne de yazdıklarını hiç iletememiş sevdiğine…Düşünüp dururmuş, nasıl ulaştırabilirmiş ki bu sayfaları aşkına…

Galata kulesi kara kara düşünürken Hezarfen Ahmet Çelebi çıkıvermiş bir gün tepesine ve Galata Kulesinden Üsküdar’a uçacağını anlatmış bu kudretli kuleye. Galata kulesi yalvaran sözcüklerle rica etmiş Hezarfen Ahmet Çelebiden,Kız kulesine yazdığı mektupları, şiirleri ulaştırmasını.Galata kulesinin aşkının gücüne dayanamayan Hazerfan Ahmet bu istediği kabul etmiş.Almış mektupları koynuna ve bırakmış kendini koca kuleden boğaza doğru. Ama çılgın esen rüzgar ile bir o yana bir bu yana savrulurken denize düşürmüş mektupları,Kız kulesi merakla izlerken bu çılgın adamı, savrulan kağıtları Galata Kulesinin yolladığını hissetmiş ve martılarla şarkılar söyleyerek keyiflenmiş.
Olan biteni uzaklardan çaresiz izleyen Galata Kulesi ise üzüntüden ne yapacağını şaşırmış.Ama görmüş ki dalgalar yardım ediyor aşkına ve mektuplarını tek tek bırakıyor Kız kulesinin kucağına.
Kaderleri birdir artık. Kız kulesi aşkına karşılık bulmanın sevinci ile içine güneş gibi doğan bu haşmetli kulenin karşısında günden güne güzelleşir.. Aşkının karşılıksız olmadığını gören Galata Kulesi de yıllara rağmen daha bir kudretli daha bir sağlam süzer olur sevdiğini.

Derin bir iç çekerek konuştum. "Çok güzelmiş."

"Seni Kız Kulesine benzetiyorum Hilalimou. Kendimi de Galata Kulesine benzettiğimi söylememe  gerek yok sanırım."

"Ukala." Omzuna vurduğum yumruk ile arkama döndüğümde yüzümü avuçlarının içine aldı. O benim ben onun yüzüne toplanan kar tanelerini temizledik usulca.

"O kadar güzelsinki seni bu zamana kadar fark etmedikleri için kendimi şanslı hissediyorum. Ancak aşkımızın seni ayrı bir guzellestirdiğini inkar edemezsin tıpkı Kız Kulesi gibi. Ben sana kavuşacağım ama Hilal senin kalbin bana ait olduktan sonra , -adam genç kızın kalbinin üzerine elini koydu.- buranın kapılara bana açık olduktan sonra önümüze çıkacak bütün engelleri aşacağıma söz veriyorum."

Hilal genç adamın sözleri ile eridi dudaklarına düşen her kar tanesi gibi..

"Ve bir şey daha eğer bir kadın ve bir erkek Isa kulesine ilk defa çıkıyorsa evlenecekleri rivayet edilir."

"Leoooon. O yüzden sen bu kadar ısrar ettin gelmemiz için." Genç kız adamın boynuna atladı. Leon onu belinden kaldırmış havada döndürürken Hilal iki elini gök yüzüne açıp kar tanelerinin avuçlarına konmasına izin verdi. Iki genç aşık alınlarını birbirine yasladığında aynı anda fisıdadılar. Nefesleri soğuk havada birbirine buhar olup karıştı. Yılın ilk karı saçlarını ıslattı lakin kalpleri sıcacıktı.

"Seni seviyorum."

Italik yazdığım yerler-efsanenin anlatıldığı yer- alıntıdır. Sevgilerimle.. 😍😍

TEĞMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin