Bölüm 1

7K 222 43
                                        

Hilal

Geceden bu yana uyumuyordum. Babaannem çoktan uyumuş , Yıldız ise saçları ile uğraştıktan sonra yatmıştı. Annem bana göz açtırmıyordu bir şeyler karıştırdığımı anlamıştı dışarı yalnız çıkamıyor, hastaneye bile birlikte gidip geliyorduk. Gün aymasına yakın Mehmet ile buluşacaktım. Elimdeki yazıyı ona vermeliydim dün hastaneye gelmişti fakat uygun zamanı bulup verememiştim. Ezan okunduğunda yatağımdan sessizce çıktım. Merdivenlere doğru yöneldim. Ve kendimi dışarıya attım. Bundan sonrası kolaydı kağıdı verecek yine arka kapıdan konağa geri dönecektim. Hava oldukça soğuktu adımlarımı hızlandırdım. Mehmet köşede bekliyordu beni görünce gülümsedi.

"Sabah şeriflerin hayrolsun. Bir an gelmeyeceksin sandım. Hapşu!"

Ona mendilimi uzattim. Pembe dantelleri olan mendilime bakıp aldı. "Askerlerin boş anını kolluyordum. Evden çıkmak kolay olmadı. Kağıdı al, bugün öğlene kadar yetiştirelim cephaneliğin patlamasından sonra yeşeren umutları diri tutmamız gerekiyor."

Mehmet sözlerimi tekrar ederek güldü. "Yeşeren umutları diri tutmak... Halit Ikbal'in sözleri."

Şaşırmıştım son zamanlarda bu gibi imalarda bulunuyor beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. "Onun kuryeligini yapıyorum etkilenmem doğal. Neyse gitmeliyim." Geri dönmek için adımımı attığımdan kolumdan tutması ile geri dönmek zorunda kalmıştım aksi gibi ayağım taşa takılmış Mehmet'in göğsüne yapışmak zorunda kalmıştım o ise beni belimden yakalamış iyi olup olmadığımı soruyordu. Gözlerimin içine bakıyordu rahatsız olmuştum. Dışarıdan biri görse yanlış anlaşılabilirlik ondan uzaklaştım.

"Iyiyim sadece ayağım takıldı."

"Bu öğlen hastaneye geleceğim o ara sana diyeceklerim var."

"Tamam annem fark etmezse konuşuruz. Selametle"

"Görüşürüz Hilal."

Bir kaç adım daha atmıştım evin sokağına saptığımda birinin kolumdan tutup yanımdaki metruk eve sokması ani olmuştu. Bugün birilerinin kolumla derdi vardı. Allah biliyor ya arkamdan geldiğini hissetmiştim.

Leon

Köşede sürekli yanında gördüğüm esmer uzun boylu adam ile duruyordu. Saklanıp onları izlemeye başladım bir şeyler konuşuyor sonra da gülüyorlardı. Onun yüzünde ilk defa gülümseme görmüştüm. Guzeldi hemde oldukça güzeldi. Karşısındaki adama bir kağıt verdi. Bir mektup olmalıydı. Bana doğru döndüğünde olduğum yere sindim az daha yakalacaktım. Yüzümdeki gülümseme silindi. O, adama sarılıyordu. Adam da onu kendine doğru bastırıyordu. Bu akıl alır gibi değildi. Bu kız böyle şeyler için küçüktü. Gözleri birbirine kenetlendendi. Hilal geri çekilmeye çalıştıkça adam onu bırakmıyordu. Yanlarına gidip o adamın yüzünü dağıtma isteğimi bastırdım. Ayrıldılar eve girmeden onu yakalamalıydım onu bir eve doğru soktum. Bacağıma tekme atınca sendeledim. Boşluğumdan yararlanıp bağırmaya başlamıştı.

"Yardım edin! Beni - "

"Şiiişh. Sus!" Ağzını kapattığımda iri ellerim neredeyse bütün yüzünü kaplamıştı. Beni yeni fark etmiş gibi deniz gözlerini kocaman açtı. Debenmeyi bırakti. Göğsü hızla şişip kalkıyordu ona ilk defa bu kadar yakındım duvar ve benim aramda sıkışmıştı. Sakinlediğinde gözleri ile elimi işaret ediyordu. "Açacagim ama bağirmayacaksin." Homurdanmaya başladıyıp bir şeyler söylediğinde dudakları avuç içime değdi, gıdıklanmıştım. Nefesi ateş değmiş gibi elimi yakmıştı ,hemen çekim.

"Naptığını sanıyorsun!"

Deniz gözlerini sinirle üzerime dikti.

"Asıl sen bu saatte dışarda ne yapıyorsun! Annen sana tek başına dışarı çıkmayı yasakladı."

"Seni ilgilendirmez."

"Ilgilendirir küçük hanım."

"Siz kim oluyorsunuz da bir müslüman genç kıza bu şekilde yaklaşabiliyorsunuz teğmen! Haddinizi bilin. Hem burada yalnız durmamız uygun degil."

Söyledikleri ile kan beynime sıçramıştı yanımdan geçip gitmeye kalkışınca önüne geçtim.

"Ya demek benim seninle bu şekilde durmam uygun degil. Senin sokakta kuytu köşelerde elin adamlarıyla yakın münasebetin uygun öyle mi?"

Kaşlarımı kaldırdığımda o da kaşlarını kaldırmıştı beni taklit ediyor gibi bir hali vardı. Biraz durdu ne değeceğini toparlamaya çalışıyordu. Üzerine doğru adam attım. Geri çekilmemişti.

"Sen beni takip mi ettin. Hem o elin adamı degil."

"Aşığın o zaman birbirlerinize aşk mektupları verdiğinize göre!" Sinirle soludum.

"Hah! Başta da söylediğim gibi seni ilgilendirmez."

"Babanı ilgilendirir ama." Açık tehdidimi anlayacak kadar zekiydi.
Hışımla çekip gitti. Yanimdaki sandık parçasına tekme attım, sakinleşmem gerekiyordu. Bu kızla ne zaman karşılaşsam beni kızdırmayı başarıyordu. Kırık aynadaki aksimle karşılaşınca durdum. Yüzümdeki ifade kendime yabancıydı ilk defa bu duyguları bedenimde bulunduruyordum.

Sabah kahvaltıda kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Babam cephanelik için oldukça gergindi. Başarısızlık hanesine çizik atıldığını biliyordu. Herkes kendi işine gitmek için evden ayrıldı. Öğlen vaktine doğru karargahta başlayan adımlarım hastanenin önünde son bulmuştu. Büyük kapıdan içeri girdiğimde gözlerim tekrar sabahki manzara ile karşı karşıya kalmıştı. El hareketimle askerlere dışarıda kalmalarını emrettim. Yavaş adımlarla yanlarına gittim. Esmer çocuk gözleri ile beni isaret ettiğinde Hilal arkasına dönüp gözlerini devirdi. Bana yine mi sen der gibi bakıyordu.

"Hemşire"

"Buyrun teğmen ne istemiştiniz?"

"Öylesine rutin bir devriye." Dilim başka kalbim başka söylüyordu. "Hastane bugün yoğun değil umarım burada oyalandığınıza göre."

"Mehmet mendilimi vermeye gelmiş. O da zaten şimdi gidiyordu." Sabahki tehdidimin işe yaramış olmasına sevinmiştim. Hilalin elindeki küçük işlemeli mendil dikkatimi çekmişti. Mehmet yanımızdan baş selamı ile ayrıldı. Bende aynı sekilde çıkış yolunu tutmuştum. Mehmet ile konuşmayı planlıyordum fakat gözden kaybolmuştu. Kordonda gezerken gözüm vitrindeki eşyalara takıldı. Eleni şu satıcı kız içerideydi. Aradığımı burada bulabilirdim.

"Hos geldiniz teğmen."

"Hoş buldum. Bana medillerden gösterir misin?"

"Tabi" diyerek yanimdan ayrıldı. Az sonra elindeki kutu ile gelmişti.

"Ohi. Bunlar değil ben bir hanım için bakıyorum."

"Teğmen yoksa bir hanıma mendil mi verecekseniz?" Diyerek ima ile gülmüştü.

Doğal bir şeymiş gibi "Evet." Demiştim.

"Mendil vereceğinize göre hanım Türk olmalı adetleri çabuk öğrenmişsiniz."

"Hediye etmek istedim başka bir amacım yoktu."

"O zaman yanlış anlaşılabilirsiniz teğmen isterseniz başka şeyler bakın"

"Manası ney bu mendil vermenin?"

"Eğer bir hanım bir beyi beğenirse mendilini ona atar. Bey de tekrar mendili ona verirse onunla münasabette bulunmak istediğini belirtmiş olur."

Dudaklarımı ısırdıgımın farkinda degildir. Eleni kutuyi yerine kaldıracakken onu durdurdum bir kac parça mendil seçip paketlemesini istedim. Akşam olup herkes odasına çekilmeye başlayınca Hilal'e mutfağa gelmesini fısıldadım. Çok bekletmeden gelmişti. Masanın üzerindeki paketi alıp ona uzattığımda şaşkınlıkla baktı.

"Bu ney?"

"Hediye küçük hanım."

"Ben sizden böyle bir şey istemedim."

"Istemediniz ama adı üzerinde hediye."

"Kabul edemem teğmen."

Peketi kollarına bıraktım.

"Teğmen size söylüyorum. Mutfak kapısından çıkmak uzere iken seslenmesine cevap verdim.

"Böylece hiç bir adamdan mendil almanıza gerek kalmaz."

TEĞMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin