"Azra hanım ani beyin sarsılması sonucu travma geçirmiş. Beyninin verdiği hasar da şuan size geçici hafıza kaybı yaşatmakta."
Doktorun dediğine karşı kaşlarımı çattım. Ne demek hafızam kaybolnuştu.
"Peki, ne zaman iyileşebilirim?"
"Belki bir gün, bir hafta. Belki de aylar sonra. Bu süreç moralinizi bozmasın sakın, beyninizi yormayın fakat kendinizi tanıma sürecinde daha çok sürekli bukunduğunuz mekanlara gidin."
Kafamı sallarken Burak'ın sesiyle ona döndüm.
"Merak etmeyin, ona yardım edeceğim."
Düz düz baktım. Burak beni o kadar tanıyor muydu ki? Daha doğrusu, Funda ve Doğan dışında başka birisine kendimi tanıtabilmiş miydim?
"Geçmiş olsun tekrardan."
Gülümseyip iyi günler dileyerek çıktık ikimizde odadan. O sırada kulaklarımı tanıdık ses doldururken gülümsemeye başladım.
"Beni buraya neden çağırdın?"
Funda Hakan'a soruyordu bu soruyu. Gülümseyip bana doğru döndü. Fuda ise cevap vermemesine sinirlenmiş bakışlarını baktığı yöne çevirmişti. Yani bana...
O an yüzü bembeyaz kesilirken dondu kaldı bir kaç saniye.
"A-Azra?"
"Benim." Dedim gülümseyerek. Funda ise gözleri dolmuş ve durmaksızın koşarak sarıldı bana. Koşmasının verdiği hızla ikimiz de sendelesek de sımsıkı sarıldık birbirimize.
"Annem." Dedi yüzünü omzuma bastırdığı için boğuk çıkan sesiyle.
"Sensizlikle nasıl sınadın bizi?" Hıçkırıkları omzumda yok olup giderken benim de gözlerim dolmuştu bu cümlesiyle. Funda ile biririmizin ailesiydik yılardan beri.
"Seni bırakıp gider miyim ben hiç?"
Benden ayrılırken gözleri kan çanağına dönmüştü bile.
"İkinci ailemi de kaybettim sandım, kaybettiğim gün ben de ölü ilan ettim kendimi Azra." Bana yalvaran gözleriyke bakarken sessizce sol yanağımdan süzülüp aktı yaş.
"Ne olur beni bırakma."
Kafanı olumsuz anlamda sallayıp dudaklarımı birbirine bastırarak kollarımı açtım.
"Gel buraya."
Birbirimize sımsıkı sarılırken benim için çok korktuğunu anlamıştım. Birbirimizden ayrılırken gözüm başka birisini daha aradı. Onu görememek kaşlarımı kaldırmama sebep olurken Funda'ya baktım.
"Doğan nerede?"
O an Funda'nın kanı çekilir gibi oldu. Elinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Söylemeyecek gibi bir hali olması kaşlarımı hafif çatmama sebep olurken Nihat'a baktım.
Aynı ifade ondan da geçiyordu.
"Nihat?" Dedim bir adım atarak. "Doğan nerede, neden gelmedi?"
Derin bir nefes aldı Nihat.
"Komutanım, bu." Dedi uzatırken lafı.
"Bu nasıl söylenir ki."
Dediğinde söylemeyeceğini anlayıp Burak'a döndüm. Gözlerimin içine bakarken söylemesini umut ettim. Ona doğru yaklaştım.
"Sen bari söyle, ne oldu ona?"
Burak derin bir nefes alırken yutkundu.
"Peygamber'e komşu oldu." Dedi kısaca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
ActionSiz hiç bir askerin iç dünyasını iliklere kadar hissettiniz mi? Hayattaki tek gayesi sizin attığınız her adımı daha rahat attırmaya uğraşmak olan bu vatan evlatları, İşak adındaki terör örgütüyle mücadele içerisine girer. Bölge bölge seçilen askerle...