Etrafta kulak zarını patlatacak raddeye varan silah sesleri.. Köy halkı dediklerimize bağlı, henüz sözümüzden çıkan olmamıştı. Tabi bundan sonrasının analizini yapabilir miydim bilmiyorum. Aziri tam karşımda bana doğrultan silahıyla yapabileceğim tek analiz, bana vatan sağolsun demekti. Eğer tam şuanda öleceksem, bu canım seve seve feda olsundu vatan uğruna.
Kaşlarımı çatmış tüm ciddiyetimle Aziri'ye bakıyordum. Bekleyerek sinirimle oynamaya çalışıyordu aklınca. Gülümsedim, ahmakça düşünceden başka bir şey değildi bu yaptığı.
"Bu şansı kaçırırsan bir daha eline vermem Aziri, unutma bunu."
Aziri de gülümsedi benim gibi. O iğrenç gülüşüne karşılık yılların verdiği soğukkanlılıkla bakmaya devam ettim. Tam o sırada üzerimizs doğru gelen mermilerle birlikte bizimkilerin geldiğini anlamış duvara sinmiştim hemen. Aziri de önce orta yerde kendini kollamaya çalışsa da boşuna olduğunun farkına vararak bir şeyleri arar gibi etrafına bakındı. O an göz göze geldiğimizde gülümsedi.
"Elveda sana, gönderiyorum seni cehennemine!"
O an bir patlama sesiyle kalakaldım. Patlama olmuştu ama acıyı hisseden ben değildim. Şokla önümde duran tanıdık bedene arkadan bakarken heykel gibi durmasıyla vurulduğunu anlamam uzun sürmemişti. O an daha önce hissetmediğim bir duygu peydahlandı yüreğimde, gözlerim bulanmış Burak'a doğru yürüdüm hemen. Görüş alanına girdiğimde göz göze geldik. Ama bu göz göze gelişimiz farklıydı, yüreğimden parça almışlarda yakmışlar gibiydi. O acı çekiyordu, bunu kalbimin en derinliklerinden hissederek o acıyı ben de çekiyordum. Bunu ona o şerefsiz yapmıştı. Nefes alışverişlerim hızlanırken Aziri'nin olduğu yere döndüm hemen. Koşup gittiğini görürken etraftan seken mermileri umursamayarak koştum peşinden. Hırsla ateş ederken bağırıyordum bir yandan.
"Hesabın benimleydi şerefsiz!"
O an önüme adamlar çıkıp ateş etmeye başladıklarında ilk bulduğum kaya parçasının arkasına girdim. Aziri'nin sinir bozucu gülümsemesini bu çatışma sesinde bile duyarken gözlerim dolmuştu bile.
"Aşığını vurmak daha da işime yaradı sanki ha?"
Aşığın kelimesine aldırış etmeden yaralı Burak'ın hali geldi aklıma. Bunu ödetecektim, bunu Aziri'ye kesinlikle ödetecektim. Hırsla cebimden çıkarttığım iki el bombasının birinin pimini çekip düşünmeden o ve adamlarının olduğu yere attım. Çıktığım kayalığa geri dönerken patlama sesiyle çığlık sesleri aynı anda kulağımı doldurmuştu bile. Kalan adamları da ateş etmeye devam ederken göz ucuyla oldukları yere baktım. İkinci bomba da hallederdi bunları.
"Acımak yok, bu sefer size tolerans yok lan."
İkinci bombayı da hiç düşünmeden atarken ateşin kesilmesiyle olduğum kayalığın arkasından çıktım. Adamları yerde kanlar içindeyken az ileride yaralı halde kaçaya çalışan Aziri'yi gördüm. Silahımın tetiğine basıp havaya ateş ederken bağırdım durması için. O an durup elini teslim oldum dercesine havaya kaldırırken sinirle dudaklarımı ısırdım. Sıkışınca teslim olmayı çok iyi biliyordu şerefsizler. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak kendime gelmeyi bekledim. Ardından gözlerimi açıp hızla Aziri'nin yanına geldim. Gelmemle onu yere çökertmem bir olurken silahı alnına bastırdım gözlerim dolmaya başlamışken.
"Sıkayım mı şimdi o kalın kafana senin ha? Sıkayım mı?!" Son cümlemi bağırarak söylerken Nihat'ın sesi Aziri'nin vereceği cevaba engel olmuştu bile.
"Komutanım çok kötü durumdayız. Adamlar kalabalık, Burak Üstteğmen ağır yaralı. Çatışma uzun sürecek Üstteğmenimiz-" cümlenin devamını duymak istemediğim için durdurdum onu. O an gözleri benden Aziri'ye kayarken şaşkınlıkla bakakaldı. Şaşkınlığın ardından kine bürünen bakışları Aziri'ye vurmaya engel olamazken onu durdurmak adına hiçbir şey yapmadım. Adamlar sayıca fazlaydı, Burak kötüydü ve buradan çıkmaktan başka çaremiz yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
ActionSiz hiç bir askerin iç dünyasını iliklere kadar hissettiniz mi? Hayattaki tek gayesi sizin attığınız her adımı daha rahat attırmaya uğraşmak olan bu vatan evlatları, İşak adındaki terör örgütüyle mücadele içerisine girer. Bölge bölge seçilen askerle...