Derin bir sessizlik..
Etrafta rüzgarın ağaç dallarına bıraktığı çıtırtı seslerinden başka hiçbir ses yok.
Sanki az önce büyük bir çatışmanın ortasında değilmiş gibi, sanki az önce silah sesleri göğü delmemiş gibi..Kalbim ise dışarıdaki fırtına öncesi sessizliği öylece izliyordu uzaktan ama gümbür gümbürdü. Neden? Kalbim neden bu denli sıkıştırıyordu tüm organlarımı? Neden şuanda boş bir tenekeymişim gibi yürüyordum? Neden tam şuanda önümde taşınan bu askerin aldığı kurşun yarasından da beter canım acıyordu?
"Mardin'de askerlik bir başkadır kızım. Aldığın her nefeste ayrı bir anlam oluverir, anlayamazsın bile. Hayatına biri girer her şeyin olur, sonra o biri gider her şeyinin gittiğini sanırsın hiçbir şey olursun. Ve bir gün hiç ummadığın bir anda asıl biri çıkıverir karşına. Bunu aşk olarak algılama. Ya aşk olarak gelir başına ya dost ya arkadaş ya meslektaş. Mardin insanı yanıltır. Ama Mardin bir o kadar da cömerttir kızım. Bazen en değer verdiğini aldığını sanırsın nefret edersin şehirden. Ama sonra sana öyle şeyler verir ki. Şehre aşık olursun.." derin bir nefes aldı karşımdaki saçlarının her bir telinden tecrübe okunan adam karşımda. "İyisiyle kötüsüyle bu şehre alışacaksın kızım, bu şehir aldığın nefes olacak."
Sol elimi tuttuğum sağ dirseğimden çektim yavaş yavaş. Yarım saatlik yürüme mesafesi bir asır gibi geliyordu bana. Her şey ağır çekimde gibiydi. Önümde Naci ön müdahale yaparken transta gibiydim.
"Allah'ım sen Burak komutanımıza dayanma gücü ver."
Hakan'ın sesi doldurdu kulaklarımı.
"Yaşayacak oğlum o, ne derseniz deyin." Gülümsemeye çalışan yüzü. "Burak komutan bu oğlum, bir kurşunla yıkılacak değil ya?"
Umut dolu söylenişleri. Gözüm ağır çekimdeymişcesine önümde sedyeyle götürülen Burak'a kaydı. O könür karası deli gözleri yokolmuştu sanki. Göz kapağı denen o organ bir perde misali kapatmıştı, o kömürlerini bizden kıskanırcasına saklamıştı. O an farkında bile değildim yumruklarımı sıktığımın.
"Pişmanlıklarımla ve kendime olan nefretimle öleceğim sanardım hep." Derin bir nefes alırken sol gözümden akan yaşa engel olamadım.
"Mardin yeni bir sayfa oldu. Sen, sen." Derin bir nefes alarak gülümsemeye çalıştı. Gülümsemeye çalışması kalbime bir ok gibi saplanırken boğazıma bıçak saplamışlar gibiydi. Yanıyordu, konuşamayacak kadar sızlıyordu.
"Sen benim pişmanlıklarımı yok ettin Azra." Yutkundu. "Kendime olan nefretimi aldın benden, yaşadığım her şeye rağmen içime yaşama isteği aşıladın." Bileğimi sıkmaya çalışırken gözüm kömür gibi olan gözlerine kaydı. Bakışlarında bile yıkılmışlığı göremiyordum. Nasıl hayran olamazdım ki bu dağ gibi adama? Söyleyin, nasıl sevemezdim onun kalbini?
"Kendime olan önyargımı yıkmama yardımcı oldun. İyi ki, iyi ki seni almışım ondan sonra hayatıma."
O an dayanamadım daha fazla. Sol gözümden düşen yaşa engel olamazken kendime geldim ve sedyenin bir ucundan da ben tuttum. Adımlarımı hızlandırırken konuşmaya başlamıştım bile ağlamamak için zor tuttuğum, sesimin titremesine engel olamadığım sesimle.
"O ayaklarınıza zincir mi vuruldu asker?!"
Adımlarımı daha da hızlandırırken önden tuttuğum için tüm herkes benimle beraber hızlanmıştı bile. Kaşlarımı çattım.
"Hakan."
Hakan koşarak yanıma geldi yürümeye devam ederken.
"Emredin komutanım!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
AcciónSiz hiç bir askerin iç dünyasını iliklere kadar hissettiniz mi? Hayattaki tek gayesi sizin attığınız her adımı daha rahat attırmaya uğraşmak olan bu vatan evlatları, İşak adındaki terör örgütüyle mücadele içerisine girer. Bölge bölge seçilen askerle...