35

2.5K 137 8
                                    

"Başınız sağolsun Nihat." Elimi Nihat'ın omzuna koyarken konuştum.

"Peygamber'e komşu oldu o, bundan daha güzel şey ne olabilir ki?"

Bana bir bakış attı ki sanki içim çekilmişti. O an konuşmak için aklımda biriktirdiğim bütün sözcükler boğazımdan bir bir gidiverdi.

"Yanımızda, o yanımızdaydı son nefesini verirken. Son nefesini verirken anam dedi, Ferhunde Hanım'ın her bir yaşında Hasan'ın sözleri geldi aklıma."

Dudaklarımı kasmış, gözlerimi kaçırmıştım. Babamın yanıbaşında kaç şehit olmuştu kim bilir, hiçbirini bize yansıtmadı. Ne ağladığını görmüştüm, ne de ben dayanamıyorum dediğini duymuştum. Komutan olduğu için olsa gerek. Eğer o yıkılsaydı, askerleri de yıkılırdı. Omzuna başımı koydum bu sefer. Onunla beraber karşımızda duran çimenlere bakıyordum gözlerim dolu dolu.

"Ne zaman? Ne zaman bitecek bu kanlı savaş?"

Nihat'ın kolları beni kendisine iyice çekerken gözlerimi kapattım.

"Buna cevap verebilecek bir tahminim yok."

Derin bir nefes verdi..

"Kan dökmekten bıkmıyor şerefsizler."

Bakışlarımı Nihat'a çevirdim.

"Allah sizi başımızdan eksik etmesin Nihat."

"Time saldırmak için en uygun an şuandır Yuhi." Elindeki haber küpürünü Yuhi'nin önüne koyarken keyifle gülümsedi.

"Şehitleri var, hepsi dağılmış halde."

Yuhi elindeki küpüre baktı. Bundan haberdardı.

"Onlara direk saldırmayacağız Cemil." Ellerini birleştirirken arkasındaki büyükçe pencereden dışarıya çevirdi soğuk bakışlarını.

"Bunlara öylece saldırmak demek bizim zararımıza demek. Biliyorsun, Aziri böyle bir işe kalkışmıştı."

Cemil kafasını salladı. Haberdardı bu olaydan. Yuhi de kafasında kurguladığı planı Cemille gerçekleştirmek adına daha fazla vakit kaybetmeden söyledi.

"Sansasyonel işlerle halledeceğiz bu sefer."

Derin bir nefes alırken Cemil kaşlarını çattı. Karşısında duran Yuhi onu çok güvenmese kesinlikle korkudan ölüp ölüp dirileceği bir adamdı. Korkuyordu da zaten. Nerede ney yapacağı belli olmuyordu. Tıpko şimdiki gibi.

"Nasıl yani?"

Yuhi, yavaş yavaş yüzünü büyük penceresinden çevirip Cemil'e çevirirken yutkunmamaya çalıştı Cemil. Bir adım daha yaklaşırken Cemil'in hemen yanında durdu.

"Yani sana diyorum ki, işe basın girecek. Uluslararası bir haber yapacağız Cemil, anladın mı?"

Cemil kafasını sallarken aklındaki soru işaretleri hâlen dinmiş değildi.

"İyi de bu haber nasıl bir haber olacak Yuhi? Türkler onca kahramanlıklarını tüm dünyaya duyurmuşken nasıl olacak o iş?"

Yuhi bu kadar soruya karşın gözlerini kapatıp boynunu bir sağ bir sol hareket yaparken kabaca bir sesle kütletti.

"Sen sadece en iyi adamlarını seç, sınıra yakın bölgedeki Bozca köyüne git. Teslimat sırasında kopyalanan ordu silahlarını alacaksınız. Asker üniformalarını giydireceksin adamların hepsine sen de dahil."

Cemil'in kafasındaki taşlar iyice yerine otururken kaşlarını kaldırdı mutlulukla. Devam etti o sırada Yuhi.

"Tabi köylülere saldıracaksınız. Bilerek saldırmalarına izin verin ki türk askeri vatanı içindeki bir toprağa saldırıyor, halk direnişe geçti ambiyansı yaratın orada. Basın işini de bana bırak."

Vatan UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin