Karşımda bir süre bakıştığım ve hala bakışmakta olduğum kesici şeylere baktım. Yuhi'nin manyak olduğunu o adamın kafasına kurşunu yağdırdığında anlamıştım. Korkmuyorum desem yalan olurdu ama bunu ona asla belli etmeyecektim. Ben Funda Taşlı'ydım. Türk düşmanı bu canileri güldürecek değildim evelallah.
O an mağaranın eski kapısı gıcırtıyla açılırken o manyağın girdiğini görmem kaşlarımı kaldırıp dik durmamı sağladı.
Asla ama asla düşmanı sevindirmek yok.
"Selam güzel kız."
Kaşlarımı çattım. Karşıma geçip gözlerimin içine bakarken bu tepkime karşı gülümsedi.
"Güzel tepki." Ardından eliyle işkence aletlerinin bulunduğu masayı gösterirken konuşmasına devam etti.
"Ee, nasıl buldun senin için hazırlattığım masayı?" Bana dönmesiyle göz göze geldik. Bu herif gerçekten ruh hastası olmalıydı.
"Bayıldım."
Samimiyetten yoksun bir şekilde gülümsedi tekrardan.
"Bende öyle düşünmüştüm."
Ardından eline küçük ama keskin gözüken bıçağı alarak incelemeye başladı.
"Bu en sevdiğim bıçağım. Güzel kesiyor, hedef şaşmadı şimdiye kadar."
Ruhum sıkılmaya başlarken aniden bıçağı bana doğru uzatmasıyla saplayacak sandığım için refleksle gözlerimi kapattım. Ağzımdan çıkan istemsiz çığlığa engel olamamışken hiçbir yerde acıyı hissetmememle yavaş yavaş gözlerimi aralarım. Karşımda bana gülerek bakan adamı görünce kaşlarımı çatarak bağırdım. Neydi bu şimdi?
"Manyak herif! Ne yapmaya çalışıyorsun?!"
"Sadece bıçaklarla aran nasıl onu merak ediyordum." Kendinden emin bir şekilde nefes nefese kalmış bana bakarken devam etti.
"Anlaşılan sevmiyorsun."
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verirken sinirlenmiştim.
"Bırak şu oyunları Yuhi, benden korku dolu sözler duymayacaksın anladın mı?"
Hissiz bir şekilde gülümserken ben devam ettim.
"İstersen saatlerce böyle yap." Kafamı ona doğru iddiayla uzatırken konuştum.
"Sana yalvarmayacağım. Bunu o kalın kafana soksan iyi edersin. Aksine çok eğleniyorum şuanda, karşımda o kadar acizsin ki." Kafamı olumsuz anlamda salladım dalga geçmek için. Bu çizgide ilerlemeliydim. Yuhi'mizin de yüzündeki ifadeden siniririn bozulduğunu anlamışken ben gülümsedim bu sefer.
"Söylesene kaç paraya kirletiyorsun bu kadar ruhunu? Çok bir miktar değildir. Sizin gibi salakları işkence için kandırmak zor olmamalı." Kurduğum cümlenin sonundan sonra gelen bağırış ve kolumda hissettiğim ağır sızıyla bu sefer ben bağırırken ileriye gittiğimi anlamıştım. Bu sefer gerçekten de bıçak darbesini almıştım ve kestiği kolum titrerken kanlar umarsızca dökülüyordu yere.
"Sus yoksa daha erken veda edersin dünyaya."
Bağırmaya devam ettim.
"Ettirsene haydi! Öldürsene ne bekliyorsun!"
Gülümsedi alayla.
"Azıcık daha acı çekmen lazım." Bana iyice yaklaşırken gözlerimiz birbirini delip geçiyordu resmen.
"Köye sosyal vakıf açmanın bedelini çok ağır ödeyeceksin. Acıdan sinir sistemin çökene kadar yaşayacaksın teğmenin yanaşması." Ardından aynı kolumun olduğu yere omzuma sapladığı bıçakla zaten acıyan vücudumu zar zor zaptettim. İçim titrerken acıdan bağıramadım. Allah'ım bu manyaktan kurtulamayacak mıydım şimdi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
ActionSiz hiç bir askerin iç dünyasını iliklere kadar hissettiniz mi? Hayattaki tek gayesi sizin attığınız her adımı daha rahat attırmaya uğraşmak olan bu vatan evlatları, İşak adındaki terör örgütüyle mücadele içerisine girer. Bölge bölge seçilen askerle...