Sınır koyduğum için üzgünüm ama sınırlardan sonra yeni bölüm koysam daha mı iyi sanki? 15 oy ve 10 yorumdan sonra yeni bölüm gelecektir. Sınavım olduğu için koyuyorum bu sınırı da. O vakte kadar çalışmayı düşünüyorum çünkü. Öpüldünüüz!
Ölüme şaşıp kalıyordunuz. Öyle bir şeydi ki ölüm, daha saatler öncesinde karşınızda sapasağlam duran birisini toprakla buluşturuveriyordu ummadığın anda. Mesleğimiz gereği her an namlunun ucundayız, asla şikayetçi de değiliz. Ne silahtan korkarız, ne de ölümden. Şikayetçi olduğumuz nokta da bu değildi zaten. Bu mesleği canla başla sürdürürken, verilen canlar fazla genç değil miydi? En önemlisi, nedendi bunca dökülen kan uğruna verilen savaş? Akıl kârı hiç değildi, onlarca masum insan, onlarca askerimiz şehit oluyordu. Yürek denen kavramı insanlık bu kadar unutmuş muydu sahiden? Yoksa dökülen bunca kana sessiz kalmak, akıl kârı değildi.
"Silah bırak!"
Düşüncelerimden sıyrılıp Yavuz yarbayın sesiyle elimde tuttuğum silahı hızla sağ bacağımın hemen yanına bıraktım. O sırada ambulanstan Hasan'ın tabutunu askerlerimiz çıkartmış, önümüzde duran yere bırakmışlardı. Önündeki fotoğrafına bakıp kalmam boğazımda bir yumrunun oluşmasına sebep olmuştu bile.
"Ona ağlama d-desen bile ev-evladımdır diyecek. Her anne ba-baba ağlar ne olursa olsun. Bir tane annem var şu hayatta, b-benim şehit ha-haberimi verirken yanında ağ-ağlayacak kimsesi yok onun." O anda Hakan'ın kolundan tutunmaya çalıştı tutunabildiği kadar. İki dostun da bakışları kesişirken Hakan'ın sol gözünden bir damla buluşmuştu bile toprakla.
"O, o ağlarken.. O-nun sarılıpta ağ-ağlayacağı oğlu o-olur musun? Ona o gün o-omuz olur mu-musun?"
İnsanların derdi başkadır, içinde kalan uktesi vardır, başkadır. Kimisi için saydığı dert, diğer kimisine göre denizin içindeki küçük bir çöp gibiydi. Yargılayamazdın, insanına göre değişirdi. Küçükte olsa büyükte olsa her insanda bıraktığı etkiler farklıydı. Bir şey diyemezdiniz o yüzden.
Hasan'ın tek derdi de annesiydi işte. Babası teröristmiş, timin ilk kurulduğu sıralarda tim gecelerinden birinde anlatmıştı. Ailesine büyük acılar yaşatmış, bir gün onşara düzenlenen operasyonda ölmüş babası. O zamana kadar hep asker olmak istemiş Hasan. Diğer çocuklar gibi babasına sarılamamış hiçbir zaman, onunla top oynayamamış.. Annesiyle beraber o günden sonra İstanbul'a gelmiş ve askerlik hedefleri için yemeden içmeden çalışmaya başlamış.. Tabi bir tek annesi vardı yanında, şehitliğe ulaşırken bile düşündüğü tek kişi oydu. Annesinin acısını paylaşabileceği bir insanın olması..
Bir feryat koptu yanı başımdan. Gözlerimi kapattım, sanki yüreğimi koparıp almışlardı o bağırışla.
"Hasanıım!" Tabuta doğru koşup sarılırken göz yaşları sel olup gidiyordu. O an gözlerim Burak'a kaydı. Suratından hiçbir şey anlaşılmıyordu. Şuanda ağlamamak için zor mu duruyordu, alışkın mıydı? Ne olursa olsun, alışkın olmakta ağlamanın önüne engel değildi. Bana göre.
"Nasıl kıydılar sana, bir fiske bile vurmaya kıyamazken kınalı yavrum?!"
Bir yandan tabutu okşuyor, bir yandan öpüyordu. İşte bu cümlelerinden sonra dayanamadım daha fazla, gözümden firar eden yaşa engel olamadım.
"Biriciğimdin sen, senin için yaşardım oğlum. Güzel oğlum, ne yapsın annen şimdi?"
Arka taraftan bir hareketlilikle Hakan'ın Hasan'ın annesinin yanına gittiğini gördüm. Hakan Hasan'ın ağlayan annesine bakındı önce. Ardından şevkatle omzundan tutarken derin bir nefes aldı içten. Toparlamaya çalışıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
ActionSiz hiç bir askerin iç dünyasını iliklere kadar hissettiniz mi? Hayattaki tek gayesi sizin attığınız her adımı daha rahat attırmaya uğraşmak olan bu vatan evlatları, İşak adındaki terör örgütüyle mücadele içerisine girer. Bölge bölge seçilen askerle...