Merhaba!
Bölüm Şarkısı: Sons of Pythagoras - Elysium Calling
Keyifli Okumalar!
Araçlar sakince içeriye girdi, Mızrap'ın ön safta yer alan arabası evin kapısına uzanan beş adımlık geniş merdivenlerin hemen önünde ağırca durdu. Çok geçmeden şoför koltuğundaki delikanlı sürgülü kapıyı açıp ceketini ilikleyerek patronlarını selamladı. Araçtan önce Ali indi bu sefer. Hemen ardından gecelere hükmeden adam bastonundan destek alarak gündüz semasına kavuştu. Aslında o gün bastonuna ihtiyaç duyacak kadar sorun yaratmıyordu bacağı. Ancak elinin altında duran baston, ona istemsiz bir kuvvet veriyordu. Onun varlığını yanında hissetmekten hoşlanıyordu. Çünkü bu şekilde unutmuyordu bu bastonu kullanmasına sebep olan hatıralarını ve içini yıkan öfkesi daima taze kalıyordu. Ve o anda, o öfkenin böylesine canlı ve hırçın olmasına inkâr edilemez bir biçimde ihtiyacı vardı.
"Çok kalabalıklar," dedi gözleri etrafı inceleyen Ali, Mızrap hemen yanıbaşında durduğunda.
Onun aksine daha sakin ve küstah duran Mızrap'ın dudağının sol kenarı hilekâr bir açıyla kavislendi. "Keşke tek başıma gelseydim," dedi küçümseyen bir tavırla.
Onun kendini beğenmiş tavrına gözlerini devirerek cevap verdi Ali ve sessizliğini korudu. Mızrap'ın bu tavrında haksız olmadığını biliyordu. Eğer bu eve girmeyi, o çocuğu bu evden alıp Eyşan'a götürmeyi aklına koyduysa onun bunu yapabileceğini bilecek kadar iyi tanıyordu Mızrap'ı. Ama yine de bu kadar duygusuz oluşuna, en ufak tedirginlik yaşamıyor oluşuna karşı da tepki vermeden duramıyordu.
Aslında buna alışması gerekirdi zira Mızrap çok uzun zamandır böyleydi. Duyguları alınmış gibi... Ya da istediği anda tek bir kırmızı butona basıp duygularını devre dışı bırakabiliyormuş gibi. Bunun sebeplerini de biliyor ve anlıyordu Ali. Kendini geceye kurban eden arkadaşının geçtiği yolların birçoğundan o da geçmiş, hissettiği şeylerin birçoğunu tıpkı onun kadar yoğun bir şekilde hissetmişti. Haklıydı Mızrap, bunca duygusuz olmakta belki. Ama Ali yine de bazen hissetmek gerektiğine inanan bir azınlığa mensuptu. Bir canavar değil de bir insan olduklarını hatırlayabilmek için, kimi zaman bir şeyler hissetmeleri gerektiğine cılız bir güçle inanıyordu. Ne yazık ki Ali'nin gördüğü kadarıyla Mızrap hissetmekten oldukça uzaktı.
"Girelim mi?"
Tek kelime etmedi Mızrap, yalnızca ileriye doğru attığı adımlarıyla cevap verdi Ali'ye. İnsanların sinirini bozacak bir ağırlıkla merdivenleri çıkarken, bu esnada hem bahçeyi saran adamlara sinir bozan bir rahatlıkla gülümsüyor hem de elindeki bastonu haylaz bir edayla oradan oraya sallıyordu.
"Bu çocuklar ne kadar küçük böyle!" dedi, bunu aslında umursamadığını gösteren bir alaycılıkla.
Ali cevap vermedi. Kimi zaman Mızrap'ın cevap almamak için konuştuğunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu. Merdivenleri geçtiklerinde pahalı olduğu parlaklığından belli olan çift kanatlı ahşap bir kapının önünde durdular. Ali zile uzandığı anda kapı açıldı, karşılarında dışarıdaki korumalardan daha yaşlı ama bir o kadar cüsseli bir adam belirdi. Mızrap'ın afacan bakışları adamı baştan ayağa süzdü, yakışıklı yüzünde alaycı bir hayretle Ali'ye döndü. Ali'yse arkadaşına boş bakışlarla bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Romance05.10.18 Wattys Ödülleri 2018 Kazananı - Modernistler Kategorisi *** Bir varmış bir yokmuş diye başlamadı bu hikâye. Onlar hep vardılar ve oyuna yeni kurallar koydular. Tozpembe rüyalar görmediler, kâbuslarında canavarlarla savaştılar. Çiçekler açma...