-32- I

5.2K 406 180
                                    

Güzel Geceler!

Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah - Mayın Tarlası

Keyifli Okumalar!

Yine de bir adın kalmalı geriye Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yine de bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde.
Aynaların ardında sır,
Yalnızlığın peşinde kuvvet,
Evet, nihayet,
Bir adın kalmalı geriye,
Bir de o kahreden gurbet.
Beni affet,
Kaybetmek için erken,
sevmek için çok geç...

/AhmetHamdiTanpınar

Dünyada insanların bir an bile hareket etmeden, kılını kıpırdatmadan gerçekleştirdiği ama diğerlerinden daha çok can yakan eylemler vardı. Öyle yüklemler vardı ki insan dilinde, daha baş harfini duyduğunda insanın yüreği paramparça olurdu. Daha yaşamadan, acısının gerçekliğinde boğulmadan ihtimaliyle göz dolduran eylemler yaşıyordu insanların içinde. Nefes alırdı onlar, ete kemiğe bürünürdü, ellerine bir hançer alıp katil bile olurlardı lakin asla acımazlar, merhamet etmezlerdi. Varlardı ama hissetmezlerdi, hissettirirlerdi iliklerine değin.

Sevmek vardı bir kenarda. Sevginin içinde mutlaka kırgınlıklar da olurdu. Özlemek vardı, başlı başına bir yürek sızısıydı, kimi ya da neyi özlediğinin bir önemi yoktu. Bazı dillerde özlemenin bir kelime karşılığı bile yoktu, var olduğunu bilmek bile insanın canından can alan azaptı. Sonra evrenin her köşesinde, herkes ve her şey için ölmek vardı, bir daha hiç nefes alamama ihtimali. Hiç ölmeyecek gibi yaşar, hiç yaşamamış gibi bir güceniklikle ölürdü bencil insan. Bu eylemin kederini ölümü izleyenler yaşardı en çok, ölüm ölene değil gerisinde kalana ızdıraptı.

Ama en kötüsü, beklemek vardı. Ne olduğunu bilmek ama ne olacağını bilememek vardı. Geleceğe dair ihtimallerin yarattığı uçsuz bucaksız bir kasırganın içinde oradan oraya savrulmak ve hiçbir şey yapamadan, bir şeyler yapacak kudrete sahip olamadan öylece geleceği beklemek... Zamanı sayardı insan, bir kum saatinin içindeki kum tanelerini sayardı. Yapacak başka işi olmaz, öylece bir köşede beklerdi.

İşte en acı verici eylem buydu; beklemek. İnsana alabildiğine güçsüz ve kuvvetsiz hissettiren, aciz ve sefil kılan bir eylem...

Eyşan gibi kanı kaynayan, daima birileri ve bir şeyler uğruna çabalayan insanlar için eli kolu bağlı beklemek; aynadaki heybetli yansımalarının çatlamasına yegâne sebepti. Issız, sessiz ve inadına aydınlık bir hastane koridorunda, soğuk duvarlar üstüne üstüne yıkılırken beklemek ölmekten bile beterdi. Hele ki koridorun sonundaki kapının ardında sevdiğin insan kan revan içinde mücadele ederken, ölmek bile beklemeye çare değildi.

"İyi misin?"

Duyduğu ses üzerine başını kaldırıp karşısında dikilen adama baktı, uykusuzluktan ve ağlamaktan kızaran gözleri Ali'nin çelik misali kaskatı koyu renk gözleriyle çarpıştı. Genç adam elinde tuttuğu iki karton bardaktan birisini Eyşan'a uzatmıştı, içindeki sıcak sıvının dumanı koridoru esir almış ölüm serinliğine inat usul usul tütüyordu.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin