Merhaba!
Bölüm Şarkısı: Ahmet Aslan - Dermanın Olayım
Keyifli Okumalar!
Yar yar!..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var/BedriRahmiEyüboğlu
Çağrı adeta bir mühimmat deposu misali Mızrap'ın yanına vardığında, son kurşununu atmıştı genç adam. Verandanın, Eyşan'ın çok sevdiği o ateş çukurunun etrafındaki taş korkulukları siper almıştı kendisine. Çağrı'yı gördüğünde derin bir nefes alarak uzandı, çocuğun onun yüzüne bakan endişeli gözlerine keskin ve taviz kabul etmez bakışlarıyla karşılık verdi. Mızrap'ın rengi gittikçe solan gözlerine ve anbean beyazlayan tenine rağmen Çağrı, elindeki uzun namlulu silahla şarjörü ona verdi.
Tek bir saniyesini bile harcamadan silahını hazırlarken Mızrap, Çağrı beline sakladığı silahlardan birini kavradığı gibi ona zaman kazandırmak için siper alıp ateş etmeye başlamıştı bile. Mızrap ise Çağrı'nın tahmin edemeyeceği kadar tecrübeliydi elindeki dehşet verici ölüm makinası hususunda, öyle ki bir zamanlar ondan başkasının tetiğine basmazdı parmakları. Bu sebepledir ki ustalıkla kurdu silahını, kurşunlarını sürdü namluya. Önündeki taş korkuluklara yasladı silahın burnunu, dürbününü açıp tek gözüyle kilit kesildi.
"Ne kadar kurşunun var?" diye bağırdı gürültüde sesini duyurmak için.
"Yeterince var abi. Ali abiler gelene kadar idare ederiz."
Eyşan'ın varlığı, Mızrap'ın zihninde bir çan gibi acı acı çınlıyordu. "Öldürmeye vurma." dedi kaskatı bir sesle. Dürbünün ucunda bir siluet belirdi, parmağı tetiğe dayandı. "Bırak yaklaşsınlar, kurşunlarını da boşa harcama."
Mızrap arka arkaya tetiğe bastığında, kurşun seslerinin içinde paramparça olan bir kemik yüzünden acıyla bağıran bir adamın feryadı yankılandı. Bundan böyle bir daha silah tutamayacak ve sağ bacağını kullanamayacaktı muhtemelen.
Çağrı aldığı emri başıyla onaylayıp sinsice taş duvarın arkasına saklandı. Adım seslerini dinledi tıpkı Mızrap gibi, yaklaşmalarını bekledi. Bahçe ışıklandırmalar sayesinde oldukça aydınlık olsa bile adamların mesafeleri fazlaca uzaktı. Muhtemelen korunmak için gölün ardındaki ağaçlık alanı kendilerine siper alarak karanlıktan faydalanıyorlardı. Ancak Mızrap'ın elindeki sniper silahı onları en derin dehlizlerde bile gafil avlayabilecek bir ustanın elindeydi. Ne denli karanlıkta olurlarsa olsunlar, ne kadar uzakta saklanırlarsa saklansınlar ve ne kadar hızlı hareket ederlerse etsinler, Mızrap'ın onlara kilitlenmesi saniyeler içinde yere yıkılmalarına yeterdi.
Mızrap Kızıltan sanki kalem tutmak için değil, silah tutmak için doğmuş gibiydi. Daha doğduğu anda, ilk çığlığında geleceğinin karanlık sisini de peşinden sürüklemişti. Onun nasıl bir adam olacağı, daha çocukken yaptıklarından belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Romance05.10.18 Wattys Ödülleri 2018 Kazananı - Modernistler Kategorisi *** Bir varmış bir yokmuş diye başlamadı bu hikâye. Onlar hep vardılar ve oyuna yeni kurallar koydular. Tozpembe rüyalar görmediler, kâbuslarında canavarlarla savaştılar. Çiçekler açma...