Efendinin Öyküsü - II

5.5K 400 39
                                    

Güzel Geceler!

Bölüm Şarkısı: Ramin Djawadi - Truth

Keyifli Okumalar!

Dokuz yaşında bir çocuk, insanları ne kadar korkutabilirdi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dokuz yaşında bir çocuk, insanları ne kadar korkutabilirdi?

Şüphesiz ki Mızrap, sessizliğine rağmen eylemleriyle, çevresindeki herkesi hatta kocaman insanları bile ürkütmeyi ustaca başarıyordu. Yetimhanenin ıssız ve çürümüş koridorlarında bir başına yürürken göz ucuyla ona bakarak köşelere sinen çocuklar, arkasından fısıldaşan çalışanlar, gözlerinin içine bakmaya korkan öğretmenler. Hepsi küçücük bir çocuğun karanlık zihninden, birisi canını sıktığı takdirde yapabileceklerinin fütursuzluğundan korkuyorlardı. Ancak bilmiyorlardı. Hepsinin gölgesi, mezarlarından çıkan kokmuş cesetler gibi üstüne çullanıyordu çocuğun. Onlardan asıl korkan kişi, Mızrap'ın ta kendisiydi. Belki de bu yüzden, yapayalnızdı. Belki de korktuğu için bu kadar hırçındı. Kim bilir belki yalnızlığı ve hırçınlığı, korkularına kalkandı.

Mızrap, daha dokuz yaşında küçücük bir çocuktu. Ve paslı bir kafesin içine hapsedilmiş bir kuş kadar biçare hissediyordu. Daha onu bu kafese kimin mahkûm ettiğini bile bilmeden, elini tutacak birilerini beklemişti pencere kenarlarında. Bir gün bıraktıkları gibi gelip alırlar diye. Günlerini tüketmişti sonu gelmez bir bekleyişin yıldızsız gecelerinde. Kimse gelmemişti ve yıllar olmuştu o, bunu fark edeli. Mızrap bu gerçeği boyundan ve yaşından büyük bir cesaretle kabullenip yapayalnız hissetmeye başladığında, bir daha elini tutacak kimsesi olmadığını anladığında, kilitlendiği bu kafesin anahtarını kendi başına bulmak zorunda olduğunu kabullendiğinde de bir çocuktu.

Mızrap, hiçbir zaman bir çocuk gibi yaşamaya, hissetmeye ve düşünmeye fırsat bulamamıştı. Hep bir bekleyişin yamacından sallanmıştı. Önceleri elini tutacak birilerini, sonraları yaşadığı bu cehenneme alışacağı günü, en nihayetinde de kurtuluşunu beklemeye başlamıştı.

Haklıydı. Kimse onun elinden tutmamıştı. Ve daha dokuz yaşında bir çocukken, hayatı boyunca elini tutacak kimseyi bulamayacağından da haberdardı.

Köşeyi dönüp bir başka koridora geçtiğinde ve müdürün odasının geniş kapısına doğru ağır adımlarla yürümeye başladığında bile, aralık kapıdan dışarı sızan konuşmaları işitebiliyordu. İşitmemesi imkânsızdı, arkasından feveranlar içinde fısıldananları da daima duyuyordu. İnsanların korkularının gerginliğini bile hissedebiliyordu. Peki, niye kimse Mızrap'ın korkularını fark edemiyordu?

Neden? Daima bu soru vardı aklında. Her gece yatakhaneden kaçıp karanlık koridorun pencerelerinden yıldızların göz kamaştıran ışıltısını izlerken, neden diye soruyordu onlara. Beni neden terk ettiler?

"O çocuk, gün geçtikçe kontrol edilemez bir hâle gelecek Meltem Hanım!"

Müdürün sesini işittiğinde Mızrap, köşedeki gölgelere sinip konuşulanları dinlemeye başladı. Bahsedilen çocuğun kendisi olduğunu bilecek kadar akıllıydı. Bu yetimhanede son dokuz yıl boyunca, müdürün böylesine ruhsuzca bahsettiği tek çocuk Mızrap'tı.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin