Merhaba!
Bölüm Şarkıları: Jamie Salisbury - Quest for Perfection / The Hit House feat Puby Friedman - Hunt You Down
Instagram: matildanindefteri/matildaesteban
Spotify: Matilda Esteban / Uçurum
Askfm: matildaesteban
Bölümü okuduğunuz tarih ve saat?
Buraya siyah bir kalp bırakabilir misiniz?
Uçurum'u sevebilecek arkadaşlarınızı buraya etiketleyebilirsiniz.💎
Bölüm ithaflarını yorumlardan seçiyorum!
Bölüm sonundaki gevezelik bölümüne davetlisiniz, soruları cevaplayıp düşüncelerinizi belirtirseniz beni çok sevindirirsiniz. Bu bölüme bol bol yorum yapın da şöyle gözüm gönlüm şenlensin be!
➡️SINIRIMIZ 200 OY VE 300 YORUM.⬅️
Lütfen oy ve yorum sınırını dikkate alırsanız sevinirim. Siz bir oy bile vermiyorsunuz diye burada emeğime saygı duyan ve naçizane karşılık veren okuyucularımın haksızlığa uğramasını istemiyorum artık. Ama bana başka bir çare de bırakmıyorsunuz maalesef. Zaten en son çarem de tası tarağı toplayarak buralardan alıp başımı gitmek olacak sanırım.
Keyifli Okumalar!
🍃
şimdi susmak zamanı
çünkü annesizliğin bir tarifi yok.
🍃
Eyşan, başını göğsüne yaslayan Ömer'in bukleli saçlarını derin bir şefkatle okşadı. Çenesini çocuğun başına yaslamıştı, onun yanında uzanıyordu. Mızrap gelip onu aldığında ve bir tekerlekli sandalyeyle bu odaya getirdiğinde Ömer'in ilk isteği Eyşan'ın yanına uzanması olmuştu. Eyşan, Ömer'in yanına uzanıp onu kucakladıktan sonra kimse konuşmamıştı. Herkes odadaydı, Eyşan'ın annesiyle babası bile oradalardı ve Aziz Dündar'ın bile gözlerinde ince bir hüzün vardı. Mızrap ise daima olduğu gibi Eyşan'ın en yakınındaydı, Ömer'in uzandığı taraftan yatağın ayakucuna kara kanatlı bir kuş gibi tünemişti, duruşu ne kadar korumacı olursa olsun gözlerinin önüne serilen huzurlu olduğu kadar buruk manzarayı saygılı bir sessizlikle izliyordu.
O oda bir hastane odası değildi yalnızca. O oda bir matemi sırtlanıyordu o dakikalarda. Herkesin içinde, Sabiha'yı tanımış olsalar da olmasalar da, o oda da Ömer'in yanıbaşında nöbet tutan herkesin yüreğinde; daha serpilemeden, daha tek bir bahar göremeden, yeşersin diye gömüldüğü toprakta solup giden bir çiçeğin isyanı, yası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Romance05.10.18 Wattys Ödülleri 2018 Kazananı - Modernistler Kategorisi *** Bir varmış bir yokmuş diye başlamadı bu hikâye. Onlar hep vardılar ve oyuna yeni kurallar koydular. Tozpembe rüyalar görmediler, kâbuslarında canavarlarla savaştılar. Çiçekler açma...