Merhaba!
Bölüm Şarkıları: Tommee Profitt - Carol of the Bells
Bölümü okuduğunuz tarih ve saat?
Karakterlere sorularınız varsa buraya alabiliriz, kendileri yorumlarda sizlere cevap verecekler.
İthafları yorumlardan seçiyorum!
Bölüm sonundaki gevezelik bölümüne davetlisiniz, soruları cevaplayıp düşüncelerinizi belirtirseniz beni çok sevindirirsiniz.
Bölümün ikinci kısmı PAZAR günü gelecek.
Keyifli Okumalar!
🍃
çiçek olamayanların kaderinde
ateş olmaktan başka çare yok.
Eyşan'ın içi zifiri bir karanlığa boyanmıştı.
Aşk, en acı veren ölüm biçimiydi. Aşk, bir intihar çeşidiydi. Darağacında asırlarca can çekiştiren, mezarda dirilten, cehennemin kor ateşlerinde muhafaza eden ancak asla öldürmeyen sonsuz bir kısır döngüydü. Ölüme ramak kala nefes üfleyen ancak bahşettiği o tek nefesi de ömür boyu zehir eden bir işkence türüydü. Ve aynı zamanda en büyük zayıflıktı. Aşk, insanın damarlarındaki kandı; oluk oluk akan, kalbine pompalanan hayatta tutan ancak beynine sızdı mı ölümüne sebep olan. Aşk, mantığı katleder ve kalbin mutlak hükümdarlığını ilan ederdi. Aşk bir zehirdi. Aşk, mantığıyla yaşayan bir insanın bulaşabileceği en büyük belaydı.
Ve Eyşan'ın da başı büyük beladaydı. Eyşan'ın başı, Mızrap'la ve Mızrap'ın hissettirdikleriyle çok büyük bir belaya girmişti. Üstelik bu beladan nasıl kurtulabileceğine dair hiçbir fikri yoktu ve olsun da istemiyordu. Kalbinin ilkel tutkusuna yeniliyordu, mantığı bir köşede çaresizce terk edilmeyi bekliyordu.
İnsan aklı ve kalbi arasındaki çekişmesinin tam ortasında kalınca, işler içinden çıkılmaz bir hâl alıyordu. Eyşan, o her ne kadar aksini iddia ediyor olsa da Mızrap'ı anlamaya çalışıyordu ve pek çok kez de onu anlayabildiğini düşünüyordu. Oysa bu en başından beri Eyşan için çok zordu, hayata Eyşan'ın ki gibi bir pencereden bakanlar için birçok konuda Mızrap gibi düşünen ve yaşayan bir adamı anlamak neredeyse imkânsızdı. Üstelik Eyşan farkındaydı; Mızrap'ın ona anlatmadığı, anlatmaktan kaçtığı hatta belki de korktuğu bir şeyleri sürekli kendi içine gömmeye çalıştığını sezebiliyordu. Yanık izi gibi tüten mavi bakışları susmamak, konuşmak için harlanırken bile Mızrap inatla dudaklarına kilit vuruyordu. Eyşan ne zaman onun yüzüne baksa, sadece tek bir kıyısını görebiliyordu, Mızrap'ın bir tarafı hep siyah bir pusun karanlığında saklanıyordu. Ve bu, Mızrap'ı tam olarak görememek Eyşan'ı yoruyordu. Buna rağmen ona aklını oynatırcasına âşıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Romance05.10.18 Wattys Ödülleri 2018 Kazananı - Modernistler Kategorisi *** Bir varmış bir yokmuş diye başlamadı bu hikâye. Onlar hep vardılar ve oyuna yeni kurallar koydular. Tozpembe rüyalar görmediler, kâbuslarında canavarlarla savaştılar. Çiçekler açma...