Merhaba!
Bölüm Şarkısı: In The End - Tommee Profitt
Keyifli Okumalar!
Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin,
mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri
beraberinde sürükleyerek gideceksin.
İşte o zaman yoklukların
en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım./ÜmitYaşarOğuzcan
Yarasız insan yoktu tek ömürlük dünyada, herkesin ucundan kıyısından bir yara almışlığı vardı, bedeninde ya da ruhunda izini taşıdığı. İnsanların hayata bakışlarının rengi, yaralarının boyutlarıyla ve ağırlığıyla orantılıydı. Yaralarını kabullenmişler daha aydınlık bir pencereden bakardı dünyaya, daima gündüzü görürdü. Yaralarını saklayanlar ise, işte onlar hayata ve dünyaya daima karanlıktan bakanlardı. Herkesin yarası ve acısı kendince büyüktü ancak yaralarınız yüzünden dünyaya karanlık bir pencereden bakar hâle geldiyseniz, iflah olamazdınız.
Ve bazı yaralar vardı ki; evrenin en aydınlık yüreğine bile dünyanın karanlık, kahpe yanını kabullenmeyi öğretirdi. Yarayı açanlar merhametsizdi, yarasını saklayanlar zalim.
Eyşan ile Mızrap yaralarını herkesten saklayan lâkin birbirlerinden esirgemeyen iki sevdalıydı. Aralarındaki tek fark; Mızrap yaralarını saklarken dünyanın karanlık tarafını kabullenmişti, Eyşan ise yaralarını kendinden bile sakınırken dünyanın karanlık yanına savaş açmayı tercih etmişti. Eyşan ile Mızrap benzer yaralar taşıyorlardı aslında, ama haberleri yoktu; benzer yaraların ikisine de reva gördüğü yol, onlara bir sevda öyküsü yerine düşmanlık destanı yazdırıyordu.
Bedeninize çizilen yaralara merhem bulabilirdiniz, ruhunuza pay edilmişlerinse iflahı yoktu. Onlarla yaşamaya, onlarla gömülmeye mahkûmdunuz. Ve ruhunuza sinmiş yaralarınızı kimden saklayamıyorsanız, oydu sizin imtihanınız.
Eyşan, Mızrap'ın günahlarına bedeldi.
Mızrap, Eyşan'ın gurur ve adalet terazisiyle imtihanıydı.
Birbirlerini seviyorlardı çıkarsız ama zararlı. İkisi de maktuldü kendi hikâyelerinde ve ikisi de katildi nihayetinde. İkisi de birbirinin sonuydu, meçhul olan kurbanın kim olduğuydu.
Eyşan gözlerini bilgisayarın ekranından uzaklaştırıp pencereden dışarıya baktı. Sanki etraf yeterince beyaz değilmiş, karanlıkta bile gece aydınlanmıyormuş gibi yağıyordu kar. Ne zaman gökyüzü böyle kararsa ama yeryüzü aydınlansa, Eyşan semadan kan kırmızı kar yağacak sanarak ürperiyordu. Birkan'ın öldüğü, kanının beyaz karı lekelediği günden bu yana hep gökten kan kırmızı tanelerin düşmesini beklemişti. Aksine gökten yere düşen hep beyazdı, sadece Eyşan'ın göğsündeki yankısı kan kırmızıydı.
Gözlerini bu sefer hafifçe soluna çevirip şöminenin karşısındaki kanepede sakince uyuyan adama baktı. Eyşan içeri girip salonun ortasındaki ahşap sehpaya yerleşerek çalışmaya başladıktan bir süre sonra eve dönmüştü Mızrap. O saatten bu yana Eyşan yerde oturmuş çalışıyor, Mızrap koltukta uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Romance05.10.18 Wattys Ödülleri 2018 Kazananı - Modernistler Kategorisi *** Bir varmış bir yokmuş diye başlamadı bu hikâye. Onlar hep vardılar ve oyuna yeni kurallar koydular. Tozpembe rüyalar görmediler, kâbuslarında canavarlarla savaştılar. Çiçekler açma...