Efendinin Öyküsü - III

4.5K 381 276
                                    

Güzel Geceler!

Bölüm Şarkısı: Goblin Various Artist - First Love

Keyifli Okumalar!

Not: Efendinin Öyküsü bölümleri Mızrap Kızıltan'ın geçmişini yansıtmaktadır ve hikayenin olağan akışına dahildir. Ayrıca bölüm sonuna bir sürü soru ekledim, göz atmadan gitmeyin lütfen.

 Ayrıca bölüm sonuna bir sürü soru ekledim, göz atmadan gitmeyin lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sokaklar acımasızdı.

Sokaklar daha dokuz yaşında, başıboş gezen bir çocuk için fazla karanlıktı. Hele ki yakalanmamak için ara sokaklara sinmek, gölgelerin ardına gizlenmek zorundaysanız dünya çok daha siyahtı. Sanki günler daima geceyi yaşıyordu, hiç güneş doğmuyordu.

Mızrap kadar akıllı bir çocuk için yakalanmamak uğruna ara sokaklara gizlenmeyi, gölgelere sığınmayı düşünmek kolaydı. Zaten dünya sokaklarda bir başına gezen çocuklara öyle alışıktı ki, bir polise yakalanmadığı sürece insanların arasında öylece dolaşmasının hiçbir anlamı yoktu. Kafesinden kaçan küçük firari, bir sokak çocuğundan farksızdı.

Yırtılmaya başlayan kirli kıyafetleri, tenhalarda uyumaktan toz içinde kalmış eli ve yüzü... Kimi zaman dilendiğini düşünerek eline bozuk para tutuşturanlar oluyordu lakin kimse Mızrap'ı elinden tutup bir yetkilinin yanına götürmeye yeltenmiyordu. Zaten Mızrap da eline para tutuşturanların amacını anlayamıyordu.

Sokaklar acımasızdı. İnsanlar yozlaşmıştı. Mızrap ise daha dokuz yaşında, sokaklarda yapayalnız gezen bir çocuktu. Çocuk...

Ama bunların hepsinden daha ağır ve katlanması güç olan başka bir şey vardı: açlık.

Bir çocuk için açlık sınav değil, olsa olsa ceza olabilirdi. Ki böyle bir ceza da Mızrap'ın kaçıp kurtulduğu kafesinde geride kalmış olmalıydı. Olmamıştı. Ve Mızrap ilk yenilgisini açlıktan, küçük midesinden yükselen isyankâr seslerden aldı.

Kimi zaman eline tutuşturulan üç kuruş bozuk parayla marketlere girmek istedi, o parayı neye yetireceğini bilmeden, ama sebebini anlayamadığı bir şekilde o büyük marketlerin kapısından geri çevrildi. Büyük büyük adamlar küçücük bir çocuğu yakasından tutup sokağa fırlattılar hoyratça. Kimse düşünmedi, üstü başı kir içinde bir çocuğun tek başına sokakta ne işi olabileceğini. Yılmadı Mızrap, daha küçük yerleri denedi. Kimi zaman gerisin geriye, eli boş çıkıp gitti. Kimi zaman parası yetmese de eline bir bayat etmek tutuşturan oldu, minik kalbiyle minnet etti.

Çocuktu nihayetinde. Lakin bir çocuğun vicdanlarda bıraktığı sızı, bir bayat ekmekle eş değerdi.

Yine de zordu açlık, güçsüzlüktü. Bir çocuk her vakit karnını doyurmayı beceremezdi. İlk kez kafesinden çıkmış bir kuş kanatlarından nasıl habersizse, Mızrap da dünyanın adaletsiz düzeninden öyle bir haberdi. Çalışmak ne demek, para kazanmak ne demek... Bunları bilemeyecek kadar ufaktı, küçüktü. Ama kolay öğrendi, keşke öğrendikleri de fayda etseydi. Kim, bir çocuğa iş verirdi ki? Kim, çalıştırmadan bir çocuğun karnını doyurmaya tenezzül ederdi? Öyle güzel insanlar nadirdi, hiçbiri Mızrap'a rasgelmedi.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin