Keyifli okumalar...
Bölüm şarkısı: Ariana Grande - Love Me Harder
Bölüm 11: "Kıvılcım"
Surların arkasında sıkı askerler olurdu. Kocaman bir kaleyi baştan sonra önce askerler, ardından o heybetli surlar sarardı. Kuru bir toprak parçasında yer kaplayan bütün bu silahlanmanın tek sebebi tek bir kıvılcımdı. Çünkü savaşlar için büyük yangınlara ihtiyaç yoktu. Küçük bir kıvılcım, dıştan içe sarardı kaleyi. Savaş sonunda ne sur kalırdı, ne asker, ne de kalenin kendi. Kazansa da kaybetse de sonuç değişmezdi, kan dökülmeden toprak alınmazdı çünkü.
Elimdeki meşaleyle surun etrafında gezindim, her kalp çarpıntısında biraz daha tutuşturdum surun çevresini. İskender Boğazkesen'in kalbi Bizans Surlarından kalındı. Bir yangın başlattığıma emindim ama ne kadar büyürdü bu yangın bilmiyordum. Sadece en içe girmedikçe asla buzlarının çözünmeyeceğinden emindim.
Gök gri tonlarının iliştiği mavi tonuna bulanırken güneş doğmak üzereydi. Gözlerimin önünde uzanan havuzun başında dikilip üzerimdeki pançoyu attım. Üzerimde kısa, penyeden bir şort ve kısa kol bir tişört vardı. Soğuk havanın tenimi iğnelemesine aldırmadan havuzun kenarına oturup ayaklarımı gecenin soğuğundan nasibini almış suya soktum. Bedenimdeki bütün tüyler ayaklanırken yüzümdeki ifadeyi bozmadım. Üşümek, düşünmekten çok var olduğumu hissettiriyordu.
Yüzmeyi bilmiyordum. Daha doğrusu biliyordum da bilmiyordum. Sığ havuzda elbette yüzebilirdim fakat daha önce bir baraja düşmüştüm. Tatlı su sebebiyle çıkamamış, başkaları tarafından boğulmak üzereyken kurtarılmıştım. O anın korkusu hala üzerimdeydi. Bundandır yıllar geçmesine rağmen temkinli gözlerle bakarım suya.
Kendimi sakinleştirerek tamamen havuza indim. Herkes uyuyordu. Yani korumalar ve Defne. Her gün olduğu gibi İskender sabahın beşinden koşuya çıkmış, ben de ondan bir saat sonra kendimi burada bulmuştum. Derin bir nefes alıp tamamen suyun içine girdim ve birkaç kulaç atıp ayaklarımı çırparak suyun içinde ilerlemeye başladım. Havuzun uzunluğu üç metre kadardı tahminen. Nefes nefese çıktım diğer uçtan. Beklediğim kadar kötü olmamıştı.
Aynı şeyi yeniden, yeniden ve yeniden yaptım. Zaman suyun içinde akıp giderken güneş tamamen doğmuştu. Suyun verdiği yorgunlukla uykum gelmeye başlamıştı. Son kez suya girip havuzun diğer ucundan çıktığımda onun şezlongda oturmuş beni izlediğini fark ettim. Sahi, ne kadardır oradaydı?
Gözlerim hiç gözlerine takılmadan havuzdan çıktım. Sabah soğuğu tenime nüfus ederken bedenimden yağmur gibi inen damlalar bana hiç yardımcı olmuyordu, oysa havuzun içi daha sıcaktı. Saçımdaki suyu sıkarak şezlonga yürüdüm. Bıraktığım pançoyu omuzlarıma alıp aramıza bir karış kadar mesafe bırakarak yanına oturdum. Benim aksime o oldukça terlemişti.
"Hiç uyumuyor musun?" dedim başımı eğip ona bakarken. Sürekli çalışıp, adam öldürüp, çatışmaya girip, yemek yiyip, çalışıp duran biri için fazla dinç biriydi. Kaşlarını kaldırıp dilini şaklattı.
"Hiç."
"Bir haftayı geçkin uykusuzluklarda iç organların zarar gördüğünü okumuştum. Nasıl dayanıyorsun?" Kafasını çevirmeden gözünün kenarıyla bana baktı. Cevabı merakla bekleyen bakışlarımı yakalayan gözleri bileğine indi, siyah kapüşonlunun kolunu yukarı sıyırıp bileğindeki iğne izlerini gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-
ActionDelilik bulaşıcıdır, dengenizi bozabilir. Bir adam vardı. Önce ruhumda, sonra tenimde Bir yangın başlattı. Bir adam vardı. Namlusu alnımda, Dudakları dudaklarımda. Bir adam vardı. Ellerini kana buladı. Aynı ellerle saçlarımı okşadı O adam var ya, ...