Bölüm 30:MUTLULUK SÖZLEŞMESİ

11.3K 889 130
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: Şebnem Ferah - Çakıl Taşları

Bölüm 30: "Mutluluk Sözleşmesi"

Ölüm.
Kurtulmak mıydı? Değildi. Çünkü kurtulamamıştım. Hala yanıyordum. Hala batıyordum. Hiçbir işi beceremiyordum. Ölemiyordum bile. İç sesim bile bunu yüzüme vuruyordu. Hastaydım, deliydim, beceriksizdim. Kendimi mahvetmiştim. Herkesin ilk gözden çıkarttığı kişi bendim. En çok fedakarlığı yapan da, elleri boş kalan da bendim. Bıkmıştım, tükenmiştim.

Boğazımda şiddetli bir ağrı vardı. Ruhum da içimde sürünüyordu. Başımda filler geziyordu. Gözlerimi kısarak açtım. Beyaz tavanın ardından gözlerim etrafta gezindi. Karnımın üzerinde bir ağırlık bekliyordu. Gözlerim karnıma düştüğünde onun koyu saçlarını gördüm. Bu bende yutkunma hissini doğurmuştu. Alnını karnıma dayamış, öylece bekliyordu. Uyumuyordu.

Odanın kapısı tıkladığında hemen gözlerimi kapadım. "İskender Bey? Uyumayacak mısınız?" dedi kadın yumuşak bir sesle. İskender'in kafasını karnımdan kaldırdığını hissettim.

"O uyanmadan uyumayacağım."

"Ama üç gündür gözünüzü kırpmadınız. Lütfen biraz dinlenin."

"Bana işimi mi öğretiyorsun?" dedi kibirle. "Uyumayacağım. O uyanmadan asla. Başka bir şey yoksa karımla beni rahat bırak." Karım mı? Doğru ya. Buraya gelişim için düzenlenen sahte pasaportta soyadım Boğazkesen'di. Odanın kapısı usulca kapandığında kafasını yeniden karnıma koydu. Elini alnımda hissettim. Gözlerime uzanan saçlarımı çekiyordu. Şu an bana nasıl baktığını görmek isterdim. "Neden yaptın bunu?" diye fısıldadı. "Bu kadar mı nefret ediyorsun benden? Tamam et, istediğin kadar nefret et ama bunun acısını kendinden çıkarma." Yüzünü karnıma gömdü. "Uyan artık. Evimize gidelim."

Bir süre hiç sesini çıkartmadı. Öylece yattı. Daha sonra sinirlenmiş gibi hızla kafasını kaldırdı. "Neden gittin o pezevengin yanına?" Birden bağırdığında irkilmemek için kendimi zor tuttum. Eğer ani bir hareket yaparsam uyumadığımı anlardı. "Biliyordun, kızacağımı adın kadar iyi biliyordun! Gittin yanına oturdun, konuştun... o adama güldün! Ona nasıl gülersin! Bana kızdığını biliyordum ama bunu isteyen sendin, savaşmamızı isteyen sendin. Bana kızmaya hakkın yoktu. O pezevengin yanına o yüzden gittiğini bilemezdim, çünkü sabah öyle anlaşmıştık. Beni delirtmek için gittiğini sanmıştım."

Yorganın altındaki yumruklarımı sildim. Yine de bana bunu demeye hakkı yoktu. "Uyan," diye fısıldadı kafasını yeniden karnıma gömerken. "Uyan ve evimize gidelim. Senin çok sevdiğin o eve gidelim." Söyledikleri beni etkisi altına alırken elimi kaldırıp saçlarının arasına soktum. Hemen kafasını kaldırdı. Yeşil gözlerim onun ela gözlerine otururken elimi tuttu.

"Gidelim," diye fısıldadım. "Evimize gidelim." Beni birden kaldırıp kendine çektiğinde bütün kemiklerim inlemişti. Kollarını belime sarıp kafasını boynuma gömdüğünde gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Kollarımı kafasına sarıp onu tamamen göğsüme hapsettim. Yer edinmeye başladığı yere.

İskender'in kucağında eve girdiğimde çok bittin hissediyordum. Başımı onun göğsüne dayamıştım ama ellerim kendi kucağımdaydı. Uzanıp ışıkları açtı ve evin ortasına doğru yürüdü. Mavi L koltuğun üzerine bıraktı beni. Büyük bir hasar almamıştım. Tam ben caddeye daldığım sırada kırmızı ışık yanmış ve arabanın biri bana çarpıp durmuş. Kafamın yere çarptığım için başıma üç dikiş atılmıştı. Şans mıydı, şansızlık mıydı?

KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin