Keyifli okumalar...
Bölüm şarkısı: Maroon 5 - Animals
Bölüm 24: "Sınırlar"
Biraz korkuyor, biraz da heyecanlıydım. Saçımı kulağımın arkasına itip kapıyı arkamdan çektim. Dudaklarımdan dökülen kıkırtıya engel olamazken heyecanlı adımlarım merdivenleri hemen bitirdi. Defne kahvaltıyı hazırlıyordu. Mutfağa girip elime aldığım kahvaltı tabaklarını getirdim masaya.
"Günaydın!" dedim cıvıl cıvıl bir sesle. Tolga kaşlarını kaldırdı. Yüzüne şaşkınlık düşmüştü.
"Sana da günaydın da, ne bu neşe sabah sabah?" dedi.
Omuz silktim. "Ufak bir yaramazlık yaptım da... İskender bana ne yapacak diye bekliyorum. Şu kalemleri dağıtma işini biraz abartmış olabilirim," dedim alt dudağımı ısırmadan önce.
"Hadi canım, ne yaptın?"
"Nefes!" İskender yukarı kattan adımı bağırarak evi inlettiğinde Defne irkildi.
"Fark etti, ben gidip bi bakayım," dedim. Defne ellerini masaya dayadı.
"Boku yemişsin, ne yaptın?" Tolga hafifçe Defne'nin kafasına vurdu. "Düzgün konuş kız!" dedi sinirliye yakın bir tonda. "Siz ediyorsunuz," dedi Defne. "Ben bir şey diyor muyum?" Tolga ağzına bir zeytin attı. "Ben ederim, sen edemezsin." Defne Tolga'ya dil çıkartırken onları boş verip yukarıya çıkan merdivenleri tırmandım. Çalışma odasının açık kapısını gördüğümde duraksayıp yutkunmuştum.
"Günaydın!" dedim odaya girdiğimde. Gerilmiş sırtına ve yumruk yaptığı eline baktım. Defne haklı olabilirdi. Gözlerimi dağıttığım çalışma odasında gezdirdim. Yerdeki kağıtlar, masaya dengesizce bırakılmış kalemler, koltuğun üzerindeki dosya ve kitaplar... Benim bile rahatsız olacağım bir görüntü varken o sıyırmış bile olabilirdi.
Yavaş adımlarla karşısına geçtim. Hayır yani, insan uyanır uyanmaz soluğu çalışma odasında mı alır anasını satayım. Tuvalete falan git yani. Sinirden irileşen gözlerine, sıktığı çenesine, boynunda ve alnının tam ortasına atan damara baktım. "Bu odanın hali ne lan?" diye kükredi yüzüme doğru.
"Ben... şey için yaptım. Hani şu simetri şeysi var ya... onun için. Ama bu sefer dikkatini dağıtacağım."
"Lan siksen unutmam ben burayı!" dedi gözü seğirirken.
"Aaa, yok. Onu yapamam. O biraz fazla ama... Lahmacun! Lahmacun yemeye gidelim mi? Canım çekti, hadi," dedim kollarımı boynuna dolarken. İskender bana öldürecek gibi bakarken kendimi daha fazla tutamadım, gülmeye başladım. Ellerini alıp belime yerleştirdim. Elleri emanet gibi belimde dururken ifadesi hiç değişmeden bana bakmaya devam ettim. "Lahmacun?" Yüzünü buruşturdu.
"Ne lahmacunu kızım? Sıyırdın mı?"
"Sevmez misin?" dedim gözlerimi belertirken. "Lahmacun sevmeyen adam benim hayatımın erkeği olamaz."
"Hayatındaki tek erkek olduğum için takıldığım bir nokta değil. Şu odayı toparlarsan çok daha iyi olabilir." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Sarışın..." Belimdeki ellerini sıktı. "Topla şu odayı."
"Sen boş ver odayı," dedim onu kolundan sürükleyerek dışarı çıkartırken. Arkamızdan kapıyı kapattım. "Unut, yokmuş gibi davran." Kalın bileğine ince parmaklarımı dolayıp onu odasına çektim. Çatık kaşlarıyla beni takip ediyordu. Odaya girince bileğini bırakıp direk gardırobuna yürüdüm. Siyah gömleklerinden birini çektim. Zaten üstsüzdü. Arkasına geçip giymesi için tuttum. Bana omzunun üzerinden tuhaf bakışlar attı. "Giy." Kollarını geçirdiğinde gömleği kaldırıp omuzlarını kapattım ve önüne geçtim. Alttan başlayarak düğmeleri iliklerken bakışları tenimi yarıyordu. Parmaklarım çıplak tenine değdikçe yutkunma hissi baskın çıkıyordu. Saçımı kulağımın arkasına parmaklarını boynuma değdirerek ittiğinde gözlerimi kapatıp açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-
ActionDelilik bulaşıcıdır, dengenizi bozabilir. Bir adam vardı. Önce ruhumda, sonra tenimde Bir yangın başlattı. Bir adam vardı. Namlusu alnımda, Dudakları dudaklarımda. Bir adam vardı. Ellerini kana buladı. Aynı ellerle saçlarımı okşadı O adam var ya, ...