Bölüm 33: KARANLIK TARAF

12.2K 963 204
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: Justin Timberlake - Mirrors

Bölüm 33: "Karanlık Taraf"

Yaşamak isterdim. İskender Boğazkesen'i tepeden tırnağa yaşamak isterdim. Her zerresini ezberlerdim o zaman. Hoş, şimdi de biliyorum ya... Ya da öyle sanmışım. Ben İskender Boğazkesen'i hiç tanımamışım. Ben o adamla hiç öpüşmemiş, o adama hiç sarılmamışım; ben o adama şefkati hiç öğretememişim. Ben o adamın bir psikopat olduğunu hep unutmuş, üzerimden kurduğu planları hiç görmemişim.

Ve bununla yaşamayı öğrenmişim.

Elimdeki telefona gergince baktım. Kendimden çok şey kaybetmiştim. Özellikle de kendine çok güvenen o kızı gömmüştüm. İskender beni kendine çekti, bunu güven vermek için yaptığını anlamıştım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve parmağımı ekranın üzerinde kaydırdım. Kulağıma götürdüğüm telefon çaldı, çaldı. Baştan ufak çıtırtılar duyuldu. Ardından İvan'ın tok sesini duydum.

"Alo?"

"İvan, benim, Nefes!" dedim sesime heyecan katmaya çalışarak.

"Nefes!" dedi saf bir heyecanla. "Nerelerdesin? Seni çok aradım, bulamadım." İskender duyduğu sözlerle kasılsa da fark etmemiş gibi yaptım. "Abin, sana bir şey yaptı mı? Seni çok merak ettim." Yutkundum. İskender sinirle, fark etmeden, belimi öyle bir sıkıyordu ki bir an konuşamamıştım.

"İyiyim, fark etmedi bile. Bugün şehir dışında olacak, buluşalım mı?" dedim alt dudağımdaki etleri sıyırırken.

"Bugün zamanım olmaz," dedi düşünür gibiydi.

"Ama yarın gidiyorum," diye bir yalan attım ortaya. Bu iş bu akşam bitmeliydi. Yaptığıma inanamıyordum. Resmen bir cinayete ortalık ediyordum. Rus polisi bu adamlara dokunamıyordu. Ve tabi ki Türkiye bu işe karışamazdı. Nasıl olsa cinayeti biz işlemeyecektik ve bu adam pislik biriydi ama Sinan Müdüre de İskender için aynı şeyi yapmayı planladığında delicesine karşı koymuştum. Aynı şeyi şimdi yapamıyordum çünkü kolları arasında olduğum adamın sarsılmaz bir adalet anlayışı vardı.

"Bir şeyler yapmaya çalışırım. Saat yedi gibi sana uygun mu?" İskender'e baktım. Çatık kaşlarıyla başını salladı.

"Uygun," dedim.

"Nerede buluşalım?" Yeniden İskender'e baktım. Bana adını daha önce duymadığım ve telaffuzunda zorlandığım bir yer söyledi. "Orası senin için biraz... tehlikeli değil mi?" dedi İvan çekimser bir tonda. Neresi olduğunu bilsem kesin karar verirdim ama bilmiyordum. Ben gidecek miydim, onu bile bilmiyordum. İskender yine kafasında bir şeyler kuruyordu.

"Bir şey olmaz," dedim. "Ben tehlikeyi severim." İşte bütün konuşma boyunca söylediğim tek doğru cümle buydu. Tehlikeyi gerçekten severdim, aksi halde burada işim olamazdı. İvan kısık bir sesle güldü.

"Öyle olsun bakalım. Akşam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kulağımdan indirip arkamda duran İskender'e uzattım. Gözlerim yeniden karlı bahçeyi buldu. Robert ile anlaşmıştık. Onu biz çekecektik, o indirecekti. Ben çeken kişi oluyordum. Robert bizle aynı zamanda gelecek ve yaptığı şey için onu indirecekti, biz de dolaylı yoldan dost kazanıp düşmanımızı indirmiş olacaktık. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve arkamda duran adama döndüm.

KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin