Keyifli okumalar...
Bölüm şarkısı: Ariana Grande - One Last Time
Multimedya Damon Salvatore, bölümü okuyun anlarsınız 😄
Bölüm 17: "Travma"
Geçmiş bütün yeni sayfalara rağmen asla elini üzerinizden çekmiyordu. Sayfayı yırtsanız da, hatta defteri yaksanız da kurtulamıyordunuz. Çünkü ruhun özündeki ilmekler geçmişin elleriyle atılıyordu. Geçmiş aslında bizdik. Kabul etmediğimiz hatalarımız, ölü doğan heveslerimizdi geçmiş.
Kar bütün İstanbul'a bir battaniye gibi sarılmıştı. Karı severdim. Hem de çok. Oynamayı da, yürümeyi de. Ama bugün kar hiç olmadığı kadar kirliydi. İçime heyecanı aşılayan kar, bu sefer ölü bir heves daha doğurmuş ve nefesleri boğazıma oturtmuştu. İskender Boğazkesen yanıyordu. Onun geçmişi beni bile yakıyordu.
Kollarımı kendime dolayıp camdan ona bakmaya devam ettim. Oradaydı. Havuzun bir metre kadar gerisinde oturuyor, gözlerini sabitlediği yerden tek saniye ayırmıyordu. Bağdaş kurmuş, ileri geri sallanarak karın altındaydı. Omuzlarına ve saçlarına karlar çökmüştü ama soğuğu hissedecek kadar hayatta değildi şu an.
"Onu içeri almalıyız," diye mırıldandım.
"Gelmez," dedi Defne gözlerini abisine dikerek. "Dokunduğun an saldırganlaşır."
"Çok saçma! Neden orada oturuyor ki? Dışarısı buz gibi!" Defne başını cama dayayıp gözlerime baktı.
"Bugün 26 Aralık. Lale Boğazkesen'in ölüm yıldönümü. Annemin, annemizin." Yutkundum. İskender bu yüzden mi o kadar kötüydü? Defne anlatmaya devam etsin diye gözlerine bakmaya devam ettim. "Bir haber izlemiştim. Kadın çok hasta ve nefes almasında en ufak bir aksaklık olursa ölecek. Kocası da olur da ben uyurken karıma bir şey olursa diye asla uyumuyor ve bir süreden sonra da asla uyuyamıyor." Kaşlarımı çattım. Ne alakaydı ki?
"Bundan sekiz yıl önce, 25 Aralık sabahı abim tam orada oturuyordu," dedi İskender'i göstererek. "Annem ve babam tartışıyordu ama alışılagelmiş bu durum artık bizi etkilemiyordu. Annem babamla kavga ederken camdan aşağı düştü, abimin gözünün önüne. Kafasını havuzun kenarına çarptı ve bayıldığı için havuza düştüğünde boğuldu." Nefesim tıkanırken Defne'nin yanaklarından süzülen yaşlar içime damlıyor, delip geçiyordu. "Annem bütün gece yoğun bakımda kaldı ve abim anneme bir şey olacak diye bütün gece uyuyamadı. Babam ve annem abime bu laneti bıraktı. Ve 26 Aralık sabahı Lale Boğazkesen'in ölümü haberi alındı." Yanaklarını sildi. Ona sarılmak istesem de bedenimi kasan şaşkınlık ve acı nefesimi bile keserken hareket etmem imkansızmış gibi geliyordu.
"Babam asla göründüğü gibi biri değildir. Çok gaddardır ama abimi kendinden de gaddar yaptı, annemi öldürdü. Abim babamı hastalık edene kadar dövmüştü çünkü abimin sahip olduğu tek şey annemdi. Sekiz yıldır her 26 Aralık böyle. Ne zaman dokunsak, içeri çağırsak saldırganlaşıyor ve bunu kim yaparsa yapsın deliriyor. Tahminen beyni annemin öldüğü günle şimdiki zaman arasında gidip geliyor. Onu çağırdığımızda da zaman algısı kayıp olduğu için kopukluk oluyor ve bu öfke olarak yansıyor çünkü bilinçsizlik tutarsızlığı ve saldırganlığı tetikler."
Alnımı cama dayayıp gözlerimi kapadım. Annem de benim gözlerimin önünde ölmüştü. Hem de birçok yerinden bıçaklanarak. Babam tarafından... Gerçekten can yakıcıydı ve kendimi İskender'in yerine koyduğumda içindeki yangını derinlerimde hissedebiliyordum. Hızla yukarı koştum. "Nereye?" Defne arkamda bağırırken ona aldırış etmeden dolaptan bir battaniye aldım ve bahçeye çıktım. "Nefes! Yapma," dedi Defne. Başımı olumsuz anlamda salladım. Onu bu çukurdan çıkartabilirdim. Ondan korkmuyordum çünkü. Bana zarar vermesinden korkmuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-
ActionDelilik bulaşıcıdır, dengenizi bozabilir. Bir adam vardı. Önce ruhumda, sonra tenimde Bir yangın başlattı. Bir adam vardı. Namlusu alnımda, Dudakları dudaklarımda. Bir adam vardı. Ellerini kana buladı. Aynı ellerle saçlarımı okşadı O adam var ya, ...