Keyifli okumalar...
Bölüm şarkısı: ZAYN - Pillowtalk
Bölüm 23: "Canavar"
Gökyüzü yanıyordu. Güneş, gökyüzünü yakarak güne kalıcı bir iz bırakırken oturduğum yerden ayaklandım. Gidip İskender'le uğraşsam daha mutlu hissedecek gibiydim. Üzerimdeki uzun kazağın uçlarını çekiştirdim. Diz kapaklarıma çok yakın olmasına karşın çıplak bacaklarım beni rahatsız ediyordu. Yine de gidip pantolon ya da tayt giymiyordum.Çalışma odasının kapısının önünde durdum. Dağ evinde de bir çalışma odası vardı. Her şeye rağmen işini tutkuyla yapanlardı. Sayıları, çizimleri, mükemmel açılmış kurşun kalemleri seviyordu. Bunu görüyordum. Geldiğimizden beri buraya kapanmış, beni yalnız bırakmıştı. Ben adamı indirdikten sonra yürüyerek yeterince ısındığımıza karar verdik ve beraber eve kadar koştuk. Yol boyunca başka biriyle karşılaşmamıştık.
Her zaman olduğu gibi kapıyı çalmadan içeri girdim. O da her zaman olduğu gibi kafasını kaldırıp bana baktı. Yanına doğru yürürken kalemlikte duran kurşun kalemleri masaya dağıttım. Gözleri önce dağılmış kalemlere sonra da bana kaydı. Bilerek yapmıştım. Ve o bunu biliyordu. Bütün bu yaşananlar arasında Defne'ye verdiğim sözü tutmaya çalışıyordum. Ben de İskender'i iyileştirmeyi istiyordum.
"Ne yapıyorsun?" dedi gözlerime bakarak masaya olan eğimini yok ederken. Elinde bir tane fotokopi kağıdı vardı. Kelimelerin arka sayfaya gölgesi düşüyordu. Puntosu oldukça küçüktü. Omuz silktim.
"Hiçbir şey." Kaşlarını çattı.
"Defne'yle yaptığınız 'İskender'i topluma kazandırma projesinden' haberim var," dedi. Kendimi tutamayarak güldüm. Onu normalleştirme çabamıza taktığı isim çok komikti. "Simetri hastalığımla büyük bir takıntım yok."
"Senin hiçbir hastalığına takıntın yok. Çünkü sen zaten temel olarak takıntı hastasısın. Anlatabildim mi? Yani bir şeyleri takıntı etmek senin için so..."
"Hastalıklarımdan haberim var," dedi gözleri devirdiğim kalemliğe kayarken. "Şu kalemleri toplar mısın?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Ne ben toplayacaktım, ne de onun toplamasına izin verecektim. "Nefes..." Uyarıcı tonlamasını dikkate aldım.
"Dikkatini başka yöne verirsen daha kolay olur, eminim," dedim. Elindeki kağıdı masanın üzerine bıraktı. Gözleri sürekli kalemlere kayıyordu. Oturduğu iki kişilik deri koltukta arkasına yaslanırken gözleri yeniden yeşil gözlerimi buldu.
"Dağıtsana dikkatimi," dedi göz kırparken. Lütfen. Bu. Adam. Göz. Kırpmasın. Ben de insanım! Kalemleri işaret etti. "Eğer bunu yapıyorsan dikkatimi de dağıtman gerek sarışın." Hımm, diye bir ses çıkarttım başımı yana yatırıp düşünürken. Yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm.
"Ne yapayım mesela?" Elini belime atıp beni kendine çekti. Kendimi onun kucağında bulduğumda şaşkınlık içinde kalmıştım. Bu biraz ani olmuştu. Yine de elimden geldiğince bozuntuya vermemeye çalışarak bacaklarımı iki yana açarak oturdum kucağına. Belim arkamızda kalan masaya dayanırken delici bakışları yüzümde izler bırakıyordu. Elini kaldırıp çenemi okşadı.
"Değişiyorsun," dedi dikkatle beni incelerken. "Bu hastalık seni değiştiriyor."
"Sen?" dedim elimi saçlarına sokarken. "Hastalıklar seni de değiştirdi mi? Eskiden mi böyleydin İskender?" Gözlerini gözlerimden koparıp etrafta bir tur attırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-
ActionDelilik bulaşıcıdır, dengenizi bozabilir. Bir adam vardı. Önce ruhumda, sonra tenimde Bir yangın başlattı. Bir adam vardı. Namlusu alnımda, Dudakları dudaklarımda. Bir adam vardı. Ellerini kana buladı. Aynı ellerle saçlarımı okşadı O adam var ya, ...