Keyifli okumalar...
Bölüm şarkısı: Fifth Harmony - Angel
Bölüm 13: "Şeytan"
Bedeller... Hep ağır olurdu. Zaten bedel denmesinin anlamı olur muydu? İçeri girişimin bedeli tahminimden ağırdı. Sadece ondan darbe beklemek yanlıştı. Ağacın gövdesi ne kadar büyükse onu devirmek için sallayan o kadar çok insan geliyordu. O bataklıkta ne kadar güçlüysen, dipten o kadar çok kişi ayağını çekiyordu. Ve ben oradaki pek çok kişiden güçlüydüm.
Boğazıma ve ağzıma kum atılmış gibiydi. Boğazım yanıyordu, yutkunamıyordum. Ağzım kupkuruydu. Karnımı adımlayan ince bir sızı vardı. Gözlerimi zar zor aralayıp etrafıma bakındım. Yanımda bir erkek vardı, bunu cüssesinden anlayabiliyordum, fakat kim olduğunu kestirememiştim buğulu bakışlarımdan ötürü.
"Su..." Dudaklarımdan kontrol dışı dökülen kelime yanımdaki kişiyi harekete geçirmişti. Dudaklarımda soğukluğunu hissettiğim bardağı bir elimle kavramaya çalışarak açlıkla içtim suyu. Başımı tutan kişi beni bıraktığında kafamı yastığa bırakarak kendime birkaç saniye zaman tanıdım. Daha iyi gibiydim.
"Nefes..." Sinan Müdür'ün sesini duyunca gözlerim hemen açıldı ve bedenim doğrulma çabasıyla öne atıldı. Fakat Sinan Müdür beni durdurarak omzumdan bastırdı. "Yat kızım, kalkma!"
"Ama Müdürüm..."
"Emrime karşı mı geliyorsun?" Emir demiri keserdi. Bedenimi yeniden yatağa bırakıp ona baktım. Babam saydığım adama... Gözlerinde hüzün vardı. Ve saf acı... Bilemiyorum, belki de pişmandı. Onun duygularını da kestirmek zor olabiliyordu bazen. Ama yanında büyüdüğüm adamdı. Beni sevdiğinden şüphe duymadığım ikinci kişi.
"İskender... sizi görmesin."
"Sorguda," dedi. "Şimdi boş ver onu. Senin başına Tolga'yı dikip gitti, o da zaten bizden. Sana gelelim. Bak Nefes... Hemen karşı koyma ama... seni görevden almak istiyorum." Gözlerim kocaman olurken şiddetle karşı çıktım.
"Olmaz Müdürüm! Ben o kadar çabaladım; içeri girmek için ayrı, orada kalmak için ayrı uğraştım. Ben bu hale boşuma mı düştüm?" Acı falan kalmamıştı bende. O kadar emek harcamıştım ki işim için, buna izin veremezdim. Üstelik başkasının benim gibi dayanabileceğini de sanmıyordum. İş Sinan Müdürün kontrolünden çıkmıştı. Ortaya kocaman bir saha kurmuştuk ve maç başlamıştı. İskender'le oynadığımız oyundan ancak yenerek ya da yenilerek çıkabilirdim. Başka yolu yoktu.
"İki gündür uyutuyorlar seni! Kalkmaya gücün olmadığını düşündükleri için, o kadar zayıf kalmışsın ki! Senin bu işin üstesinden geleceğini ummuştum ama..." Kurduğu cümleler başımdan dökülürken hepsi beynime kurşun yemişim gibi hissettiriyordu. Ben başarısız olmamıştım, ben orada çabalıyordum!
"Ama ne?" diye bağırdım. "Hata mı yaptım? Bir şey mi eksik? Elimden ne geliyorsa yaptım ben! Hem İskender'le savaşıp hem size bilgi yollamak o kadar zor ki!" Bağırdığım için karnım kasılıyordu. Bunun acısına eklenen güvensizlik hissi gözlerimi doldurmuştu. "Malik'i verdim, alamadılar. İçeride tutamadılar! Galip'in deposunun yerinden, kaldığı yere kadar ihbar ettirdim, kaçırdılar! Şimdi suç benim mi oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-
AçãoDelilik bulaşıcıdır, dengenizi bozabilir. Bir adam vardı. Önce ruhumda, sonra tenimde Bir yangın başlattı. Bir adam vardı. Namlusu alnımda, Dudakları dudaklarımda. Bir adam vardı. Ellerini kana buladı. Aynı ellerle saçlarımı okşadı O adam var ya, ...