Bölüm 14: BÜYÜK OYUN

14.3K 1.1K 163
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: ZAYN/SİA - Dusk Till Dawn

Bölüm 14: "Büyük Oyun"

Beni hafife almıştı.

Yanlış yapmıştı. Belki hafife alması gereken en son insandım onun için. Beni hafife almamalıydı. Ben ölümün uçurumda geziyordum. Uçurumun eteklerinden kayıp asitli okyanuslarda yüzüyordum. Yeraltında olmak bunu gerektiriyordu. Onun yanında nefes almak bunu hissettiriyordu.

Odamda aşağı yukarı yürürken içim içimi yiyordu. Anlamıştım, hırs beni tüketiyordu. Odamın kapısı çalındı ve Tolga içeri daldı. "Al bunu!" dedi hemen telefonu uzatırken. "Sakla! İçerisinde fotoğraflar var."

"Tamamdır." Geldiği hızda çıktığında bakışlarımı telefona indirdim. Odanın kilidi yoktu, Malik olayından sonra İskender benim bulunduğum odada bulunacakları seçerek koymuştu. Ben olsam, ben de onun gibi yapardım. Müdürle konuşurken beni duymamalıydı. Sırtımı kapıya dayayıp telefonun ekranını açtım. Galeriye girdiğimde resimleri görmek bile beni heyecanlandırmıştı.

Hadi Boğazkesen'e oyun oynamayı öğretelim.

Ayağa kalkıp pencereye koştum. İskender aşağıdaydı. O buz gibi havuzda yüzüyordu. Normal değildi, normal değildik. Buna dayanarak banyoya girdim, neyse ki buranın anahtarı vardı. Kapıyı kilitleyip sesimi bastırsın diye duş başlığını açtım. Sırıtmamı engelleyemiyordum. Bu tehlikeli işten hiç de sağlıklı olmayacak derece zevk alıyordum.

"Müdürüm?"

"Nefes, nasılsın? Toparlandın mı?" Güldüm.

"Evet ve size mükemmel bir haberim var. Bu gece yola çıkacak olan ve uyuşturucu taşıyan iki gemi hakkında bilgi vereceğim."

"Harikasın Nefes!"

"Sağ olum müdürüm. Şimdi size uyuşturucuların nereye yerleştirileceğinin taslağını atıyorum. İşaretli yerlerden anlarsınız zaten. Gemilerin adı Karaduman ve Dalgakıran. Gerisi size kalmış."

"Tamam, biz hazırlıkları yapalım. Sen de fotoğrafları at." Telefonu kapatıp zaman kaybetmeden fotoğrafları attım. İskender öğrenmesin diye herhangi bir çabada bulunmayacaktım. Aksine öğrensin istiyordum. Öğrensin ve artık bende de sınır bırakmadığını, ne kadar büyük oynayabileceğimi görsün istiyordum. Beni yem olarak kullanmanın bedelini ödemeliydi.

Telefonu gardırobuna, iç çamaşırlarının olduğu yere sıkıştırıp odadan çıktım. Teslimat bu gece olacağından İskender'in gergin olduğunun farkındaydım. Korkmadığımı söyleyemezdim. Karşılık vermeden durmayacağını biliyordum. Bedelinin çok ağır olacağını da biliyordum. Bu beni korkutuyordu. Bana sınırları kaldırmayı öğreten adamın yapacaklarını nasıl hayal dünyamın sınırlarına tabi tutabilirdim ki?

Defne'nin odasının kapısını çaldım. İskender'in durumunu konuşmam gerekiyordu. Doğru yolda olup olmadığımı kestiremiyordum. Üstelik öpüştüğümüzden haberi bile yoktu. Gel, komutunu aldığımda zaman kaybetmeden girdim içeri. Her zaman olduğu gibi yatağının üzerine oturmuş laptopuyla uğraşıyordu.

"Müsait miydin?" dedim. Gülümsedi.

"Sana her zaman müsaidim, gel." Yatağa oturup onun karşısında bağdaş kurdum.

KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin