Bölüm 3: OYUN

19.2K 1.5K 359
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: Olly Murs - You Don't Know Love

Bölüm 3: "Oyun"

Kırmızı topuklu ayakkabılar

Çoğunlukla sarışın kadınlar

Kırmızı ruj

Bedeni saran, çekici elbiseler

Erkeklerle muhabbeti ahlaksız derece olan kadınlar

Bu benim oynamam gereken bir diğer roldü. Her şeyi yapsam bile orada kibarca belirtilen sürtük taklidini yapmayacaktım. Dikkatini çekmeyi başarmıştım, benim amacım beni içeri alma olasılığını yükseltmekti. Onu bu hale getiren kadını görmeyi ve hatasını öğrenmeyi çok istiyordum. Ne yapmış olabilirdi? Ne yapmış olabilirdi de onu bütün kadınlara düşman etmişti? Eğer dosyada yazan özellikler o kadına aitse, onun bir hayat kadınıyla işi neydi?

Dosyayı kapatıp ayaklandım. Sabaha kadar gördüğüm kabusların yanı sıra bir de alışveriş yapmam gerekiyordu. Yılda sadece iki kere alışveriş yapardım; kışa girerken, yaza yakın... Bayramlarda çok nadir, doğum günlerimde yapmazdım ya da depresyona girmediğimden deli gibi mağazaları soyarcasına alışveriş yapmazdım. Ama o bedeni saran, çekici elbiseler tipinde bir şeylere ihtiyacım vardı. Benim en sıkı kıyafetim dar paça pantolonumdu.

Alışveriş merkezine girip kıyafetlerin bulunduğu ikinci kata çıktım. Önüme gelen ilk mağazada dolandım biraz. Zaman kaybetmek istemiyordum, işimi görüp hemen çıksam iyi olurdu. Cesur olduğu iddia edilen, birkaç parça kumaştan oluşan elbiselere bakmadım bile. Cesur olmak buysa ben ödlek kalmayı tercih ederdim. Dizlerimin üzerinde biten, yarı deri, yarı kadife, siyah bir elbise geçti elime. Sırt dekoltesi yoktu, kalın askıları vardı, göğüs dekoltesi yok denilebilirdi. Zaten içinde deri bulundurması, bedeni sarması ve boyunun çok da uzun olmaması onu yeterince dikkat çekici kılıyordu.

Kabine girip elbiseyi giydim ve kapının arkasındaki aynaya bakmak için kabinden çıkmak zorunda kaldım. Yani... tam onun aradığı görüntüydü ve bir o kadar da bana aykırıydı. Ellerimi basenlerime koyarak kendimi süzdüm. Evet, bu elbiseyi alıyordum. Saçlarım sarıydı, fiziğim orantılıydı, kendimden hep memnun kalmıştım. Yeşil gözlerim babamdan kalma olduğundan onlardan hoşlanmıyordum. Kendi güzel ama anısı kötüydü.

"Pardon?" Arkamdan duyduğum sesle gözlerimi aynadaki adama diktim. Hiç tanımadığım, metro seksüel tipinde bir adamdı. Kaşlarım çatılırken elleri basenlerimden indirip yüzümü adama döndüm. "Acaba mesleğiniz nedir?" Polis mi? Tarih öğretmeni mi? Eğer İskender'in benim için hazırladığı bir oyunsa öğretmen demek en mantıklısıydı.

"Öğretmenim." Adamın yüzü aydınlandı.

"Harika! O zaman bir dergide model olmak ister misiniz? Fiziğiniz mükemmel." Başımı iki yana salladım.

"Böyle şeylerle ilgilenmiyorum." Adamın konuşmasına izin vermeden kabine girdim. Al işte, eğer üzerimde siyah pantolonum ve siyah büyük örme kazağım olsaydı hayatta böyle insanlarla muhatap olmak zorunda kalmazdım. Daha ne sapıklar üşüşürdü kim bilir? Elbiseden kurtulup kendi kıyafetlerimi giydim. Uğrayacağım dünya kadar yer vardı.

Kıyafeti alıp, makyaj malzemelerini satıldığı bir mağazaya girdim. Göz kalemi kullanırdım, rimel de bazen. Ama ruj, fondöten asla. Eyelineri oldum olası süremezdim. Bir ruj, bir göz kalemi ve bir rimel alıp oradan da çıktım. Geriye bir tek kırmızı ayakkabılar kalmıştı. Kırmızı, bilekten bağlamalı, topuklu bir ayakkabı aldım. Kendimi iğrenç hissetmek için birinci dereceden sebeplerim vardı artık.

KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin