♠️16♠️ (Yine mi Sen?)

7.7K 788 74
                                    

Keyifli okumalar 🖤

Dilim lal olmuş, zaman durmuştu sanki. O, öylece durmuş bana şaşkın gözlerle bakmaya devam ederken ben, bulunduğum ortamı hatta yanımdakileri dahi unutmuştum. Evren, hamlesini yapmış benim karşılık vermemi bekliyor gibiydi. Ona ulaşmaya çalıştığım acı dolu günlerim gözümün önüne gelirken dudaklarımın titrediğini hissettiğim an, derin bir nefes alarak havayı ciğerlerime göndererek biraz daha sakinleşmeye çalıştım. Artık, o acı çeken Eylül yoktu! Bana yaşattıklarını ödeme zamanıydı şimdi!

"Oğlum, seni tanıştırayım." Diyen, Bay Kim onun yanına gidip beni göstererek, "Eylül artık bizimle çalışacak, ona iyi bak lütfen." Ardından bana dönerek; "Eylül, oğlum Kim Jung Woo."Demesiyle anlık kendime gelmiş, onu tanımamazlıktan gelerek elimi uzatmıştım. Beni karşısında gördüğü andan itibaren çehresinden silinmeyen şaşkınlık duygusu ile öylece bana bakmaya devam ederken gözleri yavaşça uzattığım elime kaydı ve hızlıca tekrar yüzüme çıkarak sabitlediği hareleri ile tüm sinirini gözler önüne serip, "Senin ne işin var burada?" diye sordu.
Bu benim beklediğim bir tepki olduğu kadar ailesinin hiç, ama hiç beklemediği bir tepki olduğu aşikârdı. 

Bay Kim'in sert bir şekilde, "Misafirimizle nasıl böyle konuşabilirsin, hemen özür dile!!!" demesi içimdeki şeytanı harekete geçirmişti sanki. Bu duygudan haz almıştım, fakat bu ben değildim. Eylül, böyle şeylerden zevk alan birisi değildi, fakat kendime bir türlü hakim olamıyordum.
Babasının bu tepkisine anlık kaşlarını çatmış olsa bile hemen kendini toparlayıp, alaycı bir ifadeyle; "Özür mü, ben mi?" diye sorup kendini gösterdi ve dudakları alayla yukarı kıvrıldı.

Ağzından çıkan her bir söz de ve mimiklerinde ne kadar ukala ve kendini beğenmiş biri olduğunu gözler önüne sermekten asla çekinmiyordu.

Ortamın daha da gerilmemesi için annesi araya girerek; "Hayatım sakin ol biraz, oğlum lütfen sen de misafirimizden özür dile." demesi onu daha da kızdırmış olacak ki; elleriyle saçlarını çekiştirip; "Biri bana burada neler olduğunu açıklayabilir mi?" diye sordu isyan edercesine.
Bay Kim sert bir nefes alıp emir içeren bakışlarıyla; "Özür dileğin zaman anlatacağız." demesi benim daha da keyiflenmemi sağlamıştı. Tabii hala ayakta ve elimi öylece boşta tutmaktan sıkıldığım için aşağı indirip pür dikkat Bay Kim'in sert duruşunu izlemeye başlamıştım. Oğlu ünlü biriydi,kendisi zengin ve başarılı bir iş adamıydı, bu evin çatısına girdiği an, o bir baba olduğunu unutmuyordu.

Jung Woo ise, ondan beklenmeyen bir şekilde ve mümkün mertebe en kısık ses tonuyla yüzüme bile bakma gereği duymadan; "Özür dilerim." demesiyle bakışlarımı aniden ondan tarafa çevirmeme sebep oldu.

Bay Kim hızlıca gözlerini sımsıkı kapatıp, tekrar açtıktan sonra, sakin kalmaya çalışarak; "Düzgün bir şekilde özür dile!" Sesinde emirden çok zaruret var gibiydi. Daha fazla bu duruma dayanamayarak araya girdim. "Hiç önemli değil efendim, en azından özür diledi o bile kâfi..." dediğim gibi tek kaşım istemsizce havalanmış ve bakışlarım onunla buluşmuştu.

Dişlerini sıkarak, dudaklarını oynatma gereği duymadan; "Seni..." deyip, bana doğru bir adım atmasıyla babası; "Siz daha önceden tanışıyor musunuz?" diye sorduğu soruya hiç düşünmeden aynı anda Bay Kim'e bakarak iki farklı cevap vermiştik.

"Evet!"

"Hayır!!" dediğim gibi, tekrar ona doğru dönüp sert bir bakış gönderdim.

Bay Kim neler olduğunu anlamaya çalışarak; "Evet mi, hayır mı?" diye yeni bir soru yöneltince; Jung Woo konuyu değiştirmek istercesine; "Baba burada neler olduğunu anlatacak mısın bana?" diye sorarak babasının sorusunu ekarde etmiş oldu.

Melez ŞifacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin