♠️39♠️ (Gerçekler)

630 78 178
                                    

Keyifli Okumalar 🖤

Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek...Seni bulamadığım her gün...her saat...her dakika...hatta her bir saniye ise; nefes almak benim için zehir solumakla eş değer.

Ne olur sen beni bul artık! Bul ve bitsin bu işkence dolu günler. Sen bul ki, kalbim cennet bahçesine dönüşsün...Ruhum hiç olmadığı kadar parlasın. Sen beni sar ki, güven duygusunun ne olduğunu iliklerime kadar hissedebileyim...Bir tek sen dokun bana, benliğim ve ruhum gerçek sevgiye bir kez daha şahit olsun..!

Gözümden düşen birkaç damla yaşı parmak uçlarımla silerken ayağa kalktım. Bir karar vermiştim ve sonuçları ne olursa olursa itiraz etmeden katlanacaktım. "Kimsenin tek bir kılına dahi zarar gelmeyecek! Asla...asla buna izin vermem! Anlıyor musunuz beni? Bu uğurda gerekirse son nefesimi veririm, ama benim yüzümden kimsenin zarar görmesine izin vermem! Bu da son sözümdür!"

Gabriel itiraz etmek için ağzını açtığı sırada elimi kaldırarak onu susturdum. "Söylenecek bir şey yok koca adam!" dedim, hüzünle dudaklarım kıvrılırken. Üçünün de delici bakışları üzerimdeyken arkamı dönüp gideceğim sırada başımı hafif bir açıyla arkaya doğru çevirip, "Şimdi Young'u arayacağım ve unutmuş olduğumuz önemli detayı ona anlatarak durumu düzeltmeye çalışacağım. Siz de bu toplantıları bir kenara bıraksanız iyi olur!" dedim ve sürgülü camı açarak içeri geçtim.

Odama gidip çantamdan telefonu çıkardığım gibi bir saniye bile kaybetmeden Young'u aradım. Uzun süredir çalmasına rağmen hala cevaplamamıştı ve bu benim yüzümün düşmesine neden olmuştu. Tam telefonu kapatacağım sırada sesini duymamla sönen umutlarım yeniden parlamıştı.

"Efendim ufaklık." 

İşte bu şekilde telefonu açmasına çok şaşırmıştım. Sanki aramızda gergin dakikalar olmamış gibi benimle konuşması iyi bir şeydi, fakat şüphe uyandırıcıydı aynı zamanda.

"Müsait misin?" diye sordum çekinerek.

"Evet müsaitim. Çekimler şimdi bitti, ben de yemek yemeğe gidiyordum. Hatta..." dedi ve bir süre bekledikten sonra sesli bir şekilde nefes verdiğini duydum, ister istemez gerilmiştim. Sanki devamında hoşlanmayacağım bir şeyler duyacak gibi hissediyordum. "Hatta, seni tanıştırmak istediğim birisi var. Eğer, sen de müsaitsen bize katılır mısın?" diye sorunca biraz da olsa rahatladığımı hissediyordum.

O görmese de gülümseyerek, "Tabii, neden olmasın. Nereye geleyim? Bana konum at istersen?" dedim.

"Sen hazırlan, seni de alır öyle geçeriz."

"Tamam, süper olur. Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz ufaklık."

Telefon kapandığı gibi bir süre mutlulukla iki avcumda sıktım ve sonrasında yatağın üstüne fırlatıp dolabıma yöneldim. Young'u bekletmek istemiyorsam bir an önce hazırlanmam gerekiyordu. Birkaç tane elbiseye bakmıştım, ama hiç biri içime sinmemişti. Normalde kıyafet konusunda fazla düşünmeden rahat edeceğim şekilde giyinirdim, fakat nedense bu sefer biraz daha özenmek istiyordum. Bir süre daha askılıkları karıştırınca yarım boğazlı siyah uzun elbise dikkatimi çekti. Sade olmasına rağmen tek taraflı dize kadar olan yırtmaç hoş bir hava katıyordu, belindeki uzun zincir kemer detay sayesinde asker botlarımı rahatla giyebilecektim. Ne çok klasik, ne de spor tam da aradığım rahatlık ve şıklıktı bence. 

Hemen üzerimdeki pijamalarımı ve iç çamaşırlarımı çıkarıp siyah dantelli takımı giydim. Elbiseyi de giydikten sonra banyoya geçip saçlarımı açtım ve biraz kabartarak doğal haliyle bırakmaya karar verdim. Makyajımı silmediğim için üstünden geçerek tazeledim. En son sevdiğim parfümü de sıkınca artık hazırdım. Odamdan çantamı ve kabanımı elime alıp hala bahçede durmaya devam eden üçlünün yanına geçtim.

Melez ŞifacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin