36.Bölüm Kesitini okuyanlar bölümü başından okusunlar lütfen. Aceleyle paylaştığım için bu bölümde hatalarımı düzeltip bazı eklemelerle tekrar yazdım.
Keyifli okumalar 🖤
Ben ne siyahım, ne de beyaz!
Araftayım...
Gridir beni anlatan.
Biraz siyah, biraz da beyaz...!
Hemen yanımda gerçekleşen konuşmaları yavaş yavaş duymaya başladığımda gözlerimi açmak istedim. Fakat, kirpiklerim birbirine girmiş ayrılmamak için inat ediyorlardı. Bir süre öylece bekleyip kendime gelmeyi bekledim. En son neler olduğunu hatırlamaya çalışırken birden aklıma Meriyah'ın gelmesiyle gözlerimi kocaman açarak hemen onu görmek istediğim için, hızlı bir şekilde doğruldum.
Ve sanırım bu, en son yapmam gereken bir hareketti. Başımın zonklamasıyla 'Ahh' diye inleyip acıyla gözlerimi yumdum ve parmaklarımı şakaklarıma bastırmaya başladım.
"Küçüğüm!"
Bu ses!
Hala aynı pozisyondayken Gabriel'i hatırladığım dakikalar ve o güzel anı gözümün önüne gelince, acımı önemsemeyip gülümsemeye çalıştım. Yanımda bir ağırlık oluşunca da sevinçle gözlerimi açtım. Masmavi hareleri telaştan dolayı titreşmeye başlamıştı. Gözleriyle her yerimi inceleyip neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben ise, mutluluktan her şeyi unutmuştum, hatta konuşmayı bile. Özlemle ona bakmaya devam ederken başını diğer tarafa çevirip, "Rafael neyi var!" diye resmen kulakları sağır edecek şekilde gürlemesi kendime gelmemi sağlamıştı.
Buradaydı...daha önce de gelmişti, ama ben onu hatırlayamamıştım. Şimdi...şimdi onu hatırlıyordum. İçimde yaşadığım duygu patlamasıyla kirpiklerim titreşmeye başlayıp gözlerim anında dolmuştu. Ama, dudaklarımda gitmeyen tebessümümle, "Gabriel!" dedim. Sesim kısık çıkmıştı, fakat o duyup hızlıca gözlerini bana çevirdi. Gözlerime bakınca sabit duran yüz hatları anında gerilip birkaç saniyeliğine kaşlarını çattı.
Bana bir şeyler demesini beklerken o hiçbir şey demeden aniden ayağa kalkıp birden Rafael'in önünde durdu, "Görmüyor musun canı acıyor...hay ben senin yapacağın işe..." diye saydırmaya başlayınca koca adamı sakinleştirmem gerektiğini düşünüp ayaklarımı yattığım yerden sarkıttım ve çıplak ayaklarımı önemsemeden soğuk zemine bastım.
Soğuk beni rahatsız etmemişti, çünkü tüm dikkatim Gabriel'deydi. Bir an önce Rafael'i onun gazabından kurtarmam gerekiyordu. Bu yüzden hiç düşünmeden bir iki adımda yanlarına vardım ve kolunu tuttum.
Hafif bir baş hareketiyle tuttuğum koluna baktı, konuşmayı kesmiş olmasına rağmen benden yana henüz dönmemişti. Sertçe yutkunması kulaklarımı doldururken dikkatimi Rafael çekti. Beni görebilmek için başını sağa doğru eğip bir süre beni inceledi. Anladığım kadarıyla hasar tespiti yapıyordu. Ne de olsa şifacı meleklerin gözleri röntgen cihazı gibiydi. Gayet iyi olduğumu anlayınca da muzipçe gülümseyip göz kırptı ve konuşmadan arkasını dönerek kapıya doğru yürüyüp sessizce odadan çıktı. Bu hareketi beni gülümsetmiş ve biraz da rahatlatmıştı. Hafızam tam yerine gelmediği için Rafael ile olan anılarımı hatırlayamıyordum, fakat o bundan dolayı asla bana karşı tavırlı olmamıştı. Ya da alıngan...
Aradan geçen birkaç saniyede Gabriel kımıldamadan öylece durmaya devam etmişti. Aklından neler geçiyordu bilmiyordum. Belki de hala onu hatırlamadığımı düşünüyor, bu yüzden de diğer karşılaşmalarımızda olduğu gibi bana soğuk davranmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Şifacı
Fantasy# 3- Fantastik # 1- Güney Kore # 1- Mistik # 1- Melek # 1- Şifacı # 1- Şifa # 1-Cadı # 1- Doğaüstü # 1- Book # 1- Romans💜 Melez Şifacı Duyduğu fısıltılar, rüyaları ve görüleri yüzünden akıl hastanesine gitmekten kurtulmuştu belki, ama ya sonras...