♠️23♠️ (Tutku)

1.5K 182 84
                                    

"Eyyy hayalet okuyucu, yazdıklarımı görüyorsan yıldıza bas ve yorum yap!"

Ahh hayalet okuyucular ahh. Valla ben size seslenmekten bıktım, ama siz ısrarla okuduklarınızı votelememekten ve yorum yapmamaktan vazgeçmediniz. Keşke bu istikrarınızı buraya kadar gelip okuduğunuz, emek verilen hikayeye destek olmak için de kullansanız.

Normalde iletmek istediklerimi hikaye sonuna saklardım, fakat bu sefer özellikle giriş kısmına yazmak istedim.

Lütfen verilen emeğe saygı duyun lütfen🙏. Benim ne şartlarda yazdığımı kimse bilmiyor, amacım acitasyon yapmak değil. Tek istediğim buraya kadar okududuysan benden desteğini ve yorumlarını esirgeme.

Keyifli okumalar 🖤

"Ufaklık, burayı hangi ara öğrendin?"

Young'un ima dolu söylediği bu cümleye, "Her ne kadar sosyal olmasam da, yine de bir bayanım unutma." deyip göz kırparak cevap verdim.

"Yalnız, bence gayet de sosyalsin. Senin balık keki ısmarlayıcın gözükmüyor ortalıklarda."

Sanırım Young bugünü, bana imalı sözler söyleyerek geçirmeyi düşünüyordu. Çünkü iki kelimesinden birinde bana gönderme yapıyordu. Onda ki bu tuhaflık dikkatimi çekse bile ağabeylik iç güdüsü olarak düşündüğümden üzerinde durmak istemedim. Bu yüzden gayet rahat ve umursamaz bir şekilde merak ettiği sorunun cevabını verdim. "Ha, o mu, doğru diyorsun ben de görmüyorum uzun zamandır."

Kendi aramızda konuşmaya devam ederken mağaza görevlisi gelip istediğim abiyeleri kabinlere yerleştirdiği bilgisini verince teşekkür edip kabinlere doğru yürümeye başladım.

İlk seferden pek farkı yoktu, ne giysem yine beğenmiyordu. Son derece sıkılmış ve bıkmış bir durumda rast gele aldığım abiyeyi denediğimde içimden 'işte bu' diye geçirdim. Ve kabinden gülümseyerek çıktım.

Kabinden çıktığım zaman Young, elindeki dergiyi yan tarafına bıraktı ve elini çenesinin altına koyarak ağır hareketler ile beni baştan aşağı süzmeye başladı. Genelde beğenmediği bir elbise olduğunda direk 'sıradaki' dediğinden bu yaptığı hareket onun da beğendiğinin göstergesiydi.

Biraz daha üzerimdekini inceledi ve yerinden kalkıp tek elini cebine koyarak ağır adımlar ile bana doğru yürümeye başladı. Bu hareketlerin ondaki karizmayı daha da arttığının ve mağazadaki çalışanların yüreğine indirmek üzere olduğunun farkında mıydı acaba? Çoğu çalışan kendi işiyle ilgilense bile yüzde doksanın gözü Young'un üzerindeydi. Kimse kaçamak bakışlar atmaktan çekinmese de yanımıza gelerek bizi rahatsız etme girişiminde bulunmamıştı. Sanırım yanında ben olduğum içindi, ama ben yine de yiyecek gibi olan bu bakışlardan bile rahatsız oluyordum, fakat hiçbir şekilde belli etmediğimden Young'un da dikkatini çekmemişti. Asıl benim dikkatimi çeken en büyük şey ise müşteri olmamasıydı, onu da talimatlar doğrultusunda sanırım Young'un asistanı ayarlamıştı. Ne gerek varsa artık.

"Ufaklık, bu sana çok yakıştı, ama başka rengi var mı diye bir soralım." İstemsizce kaşlarımı çattım çünkü bu elbiseyi böyle güzel kılan rengiydi.

Tekrar aynaya dönerek kendime baktım. "Neden, bence rengi de gayet güzel."dedikten sonra dudaklarımı büktüm.

"Siyahı genelde cenaze törenlerinde tercih ederiz de ondan." dedikten sonra bana gülerek göz kırpan Young'a gayet ciddi bir tavır sergileyerek cevap verdim.

"Ben de eğlenmeye gitmiyorum zaten. Ben bu rengi çok beğendim, banane." deyip küçük çocuklar gibi omuzlarımı silkince sanırım ciddi tavrım anında bozulmuş oldu.

Melez ŞifacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin