Valla kıymetinizi bilin, sırf arayı uzun tuttuğum için 3 gün arayla 4000 kelimelik yeni bölüm paylaşıyorum.
Ee artık sitem etmezsiniz dimi bana 😅Keyifli okumalar 🖤
Evet, ben bir kadınım. Fakat sorun şu ki, alışveriş yapmaktan kelimenin tam anlamıyla nefret eden bir kadınım! Özellikle çalışanların, sizin etrafınızda pervane olduğu yerler en son gideceğim yerlerdir. Ta ki bugüne kadar...
Young'un beni basit bir butiğe götürebileceğini düşünmem hataların en büyüğüydü. Mağazadan içeri adım attığımız an, gerçi buraya mağaza demek hakaret olur, neyse bütün çalışanların etrafımıza toplanmış olması beni bir hayli rahatsız etmişti. Young da rahatsızlığımı fark etmiş olacak ki , müdür ile görüşüp bize yardımcı olması için, sadece bir kişinin eşlik etmesini sağlamıştı. Bana kalsa o bir kişiye bile gerek yoktu, ama işler benim istediğim gibi ilerlemiyordu maalesef.
Renklerin ve elbiselerin farklılığı beni hayal dünyasına sürüklerken, adım dahi atamıyor olduğum yerde öylece etrafı seyrediyordum. Küçük ve acemi bir kız çocuğu misali nasıl davranmam gerektiğini unutmuş gibiydim. Ama çok geçmeden kurtarıcım yanıma gelmişti.
"Ufaklık!"
Kendime gelip sol tarafımda duran Young'a dönerek; "Hı...fendim." diyerek cevap verdim.
Bir saniyelik bile olsa, bana ne olduğunu anlamaya çalışır gibi kaşlarını çattıktan sonra en yumuşak gülümsemesiyle; "İyi misin?" diye sorması beni şaşırmıştı.
Ben de içten bir gülümsemeyle; "İyiyim, merak etme." diye ona karşılık verdim..
Tabi bu kısa konuşma esnasında görevli kızın yanımızda olduğunu; "Hanımefendinin bedeni 36 sanırım." demesiyle fark etmiştim oldum.
Young önce kıza ardından bana bakıp, beni baştan aşağı süzerken; "Ufaklık, sen o kadar zayıf mısın?" diyerek beni bilerek ve isteyerek kışkırtmaya çalıştı.
Görevliye aldırış etmeden, "Oppa.."Diye bütün harfleri uzatarak tepkimi göstermem, Young'un hoşuna gidip, daha da keyiflenmesini sağlamış oldu.
Suçunu kabul eder gibi iki elini de havaya kaldırarak, "Tamam, tamam sadece şaka." deyip elini omzuma attığı gibi, kabinlere doğru yürümeye başladık.
Kabinlere doğru yürürken, kızın bize bakmamak için büyük çaba sarf ettiği gözümden kaçmamıştı. Young ile bu ilişkim, bana normal gelirken onların gözünde konuşması bile mucize olacak bir adamdı o. Kendimi bir kez daha şanslı hissederek, yürürken istem dışı omuzlarımı biraz daha dikleştirmiştim. Başını bana doğru çevirdiğini hissedince ben de ona baktım ve hafif bir tebessümle beni karşıladı. Tuttuğu omzumu güven vermek istercesine biraz daha sıkması düşüncelerimi tahmin ettiğinin bir göstergesiydi. Bazen konuşmamıza gerek bile duymadan, duygularımı hissedip ona göre hareket etmesi benim için, paha biçilemez bir hediyeydi.
Kabinlerin önüne geldiğimizde Young koltuklardan bir tanesine oturduğu gibi, ben de tam oturacakken bacak bak üstüne atıp, "İstersen oturma'" deyip, kabinleri işaret ettikten sonra; "Senin gitmen gereken yer orası." dedi keyifli bir şekilde.
İster istemez biraz önce öz güven ile dikleştirdiğim omuzlarımı, başıma gelecekleri düşününce yere indirmek zorunda kaldırdım. Oflayarak kabine doğru yürürken Young'un gülümsediğini anlamam için, arkama dönmeme gerek dahi yoktu.
Birkaç adım sonra içeri girdiğim ve beklenen an ile yüzleşmiştim. Bir dakika boyunca ağzı açık bir şekilde sadece odayı inceledim. Çünkü burası küçük bir butik gibi onlarca elbise ile donatılmıştı. Hayır, anlayamıyorum hangi ara bu kadar kıyafeti buraya getirdiler? Ve en önemlisi gerçekten ben bunların hepsini denemek zorunda mıyım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Şifacı
Fantasy# 3- Fantastik # 1- Güney Kore # 1- Mistik # 1- Melek # 1- Şifacı # 1- Şifa # 1-Cadı # 1- Doğaüstü # 1- Book # 1- Romans💜 Melez Şifacı Duyduğu fısıltılar, rüyaları ve görüleri yüzünden akıl hastanesine gitmekten kurtulmuştu belki, ama ya sonras...