Şaka mıydı söyledikleri o kimdi ki bana yardımcı olmak istiyordu? Benim ailem beni ret etmiş hayatında istememiş hatta hayatıma kast edecek olmuş bir el yabancı mı bana yardımcı olacaktı. Hayır, karşımdaki adam doktor bile olsa ona güvenemezdim üstelikte bu demli genç bir doktora asla! Kolumdaki serum uzantısını çıkartırken yutkundum. Buradan bir an önce kaçmalıydım. "Evet, cevap bekliyorum."dediğinde yattığım yerden ayağa kalmak istemiş doktor beyde kolumdan destek vererek yardım etmişti.
"Üzgünüm bana ailem bile yardımcı olmazken bir yabancıya güvenemem." Dediğimde tam o halde polisi arıyorum diyerek telefona sarıldı. O telefonuna bakarken bende kapıya doğru yöneldim. Amacım buradan kaçmaktı fakat o denli hantaldım ki kapıya ulaşmamla yakalanmam bir oldu.
"Sana iki seçenek sundum üç değil. Şu saten sonra iznim olmadan hiçbir yere gidemezsin..." Arkam dönük sözlerini dinlerken bir yandan da eliyle kapıyı tutuyordu. "Bana güvenmek zorundasın Ayça sana benden başka yol yok. Bir tek ben yardım edebilirim sana bir başkası değil. Bana inanmak zorunda değilsin ama bebeğin için söylediklerimi yapmak zorundasın. Şimdi son kez soruyorum hangi yolu seçiyorsun?"
Haklı mıydı? Ondan başka çarem yok muydu? Ona döndüğümde karnım bedenine çarpar gibi olunca bir adım geriye çekildi. Adını bilmediğim birine güvenecek olmam büyük hayal kırıklığı olsa da tanıdığım birinden bin kat daha iyiydi. Özellikle de başıma bu işi açan kişi kanımdan biriyken... "Peki, kabul senin söylediğini yapacağım ama sende polise ihbar etmeyeceksin. Ailemle bir kez dahi olsun karşılaşmayı göze alamam. Tek başıma tek can olsam belki ama bebeğimle olmaz."
"Tamam, söz istemediğin sürece seni kimselere vermem. Benim tek gayem senin ve bebeğinin sağlık durumu... Şimdi ayaklandığına göre kendini iyi hissediyor olmalısın artık buradan çıkalım mı?"
"Nereye?"
"Hep burada kalamayız Ayça gitmemiz gerekiyor. Önce sen söyle hastaneye girişini yaptırdın mı?" Hayır, buna fırsat bulamamıştım. "Yaptırmadım."dediğimde başımı olumlu anlamda sallayarak elini ensesine götürmüştü.
"Şimdi ne olur olmaz diye buradan ayrı ayrı çıkacağız. Sen önden gidersin bende iki adım geride kalarak gideceğin yönleri tarif ederim."
"Nereye gideceğiz?"
"Ömrümüzün sonunda kadar burada kalamayız Ayça seni güvenli bir yere götürüp sonra da işin aslını astarını öğrenmem gerekiyor. Yalnız hastaneden çıkarken kaçmaya kalkışırsan tek bir saniye düşünmeden seni polise teslim ederim. Şuan bile yapmam gereken bu olduğunu biliyorum ama seni daha fazla strese sokmamak adına kabul ediyorum. Aksi takdirde erken doğum yapabilirsin."
Erken doğum mu? Bebeğim henüz çok küçük erken doğum demek onun ölmesi mi demekti. Hayır, bunu göze alamam. Bebeğimin ölmesi çektiğim bütün çilelerin bir hiçe dönüşmesi demek. "Yapmam sen bana yardım etmeye çalışırken kaçmam." Onun yanında kalmak hem bebeğimin hem de kendi canımın güvenliği demek ya da ben öyle sanıyorum
"Tamam, şimdi sen önden çıkıp sağ tarafa yürümeye başla ben arkadan komut vereceğim." Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Amacı birlikte görünmemek olduğunu söylemişti. Bende ona uyarak açtığı kapıdan dışarıya çıktım. Bana arkadan komutlar vermiş en son asansöre binip zemin kata inmiştik. En arabasına binmemizle hastane maceramız burada bitmişti. Şimdi sırada korunaklı bir ev bulmak var demişti. Kısa süre araba yolculuğundan sonra "Aç mısın?" diye sordu.
Benimde açlıktan midem kazındığı için naz yapmadan "Evet." Dedim. "Tamam, sen burada bekle ben yiyecek bir şeyler alıp geleceğim."demişti. Arabayı park edip inince üstüme kapıyı kilitledi. Anlaşılan ne o bana ne de ben ona kısacası birbirimize güvenmiyorduk.
Ah hayat bana mutlu bir yaşam borçlusun benden aldıkların çok fazla bu borcunu nefesim yettikçe unutmayacağım. Elim karnımda gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Bütün derdime rağmen yüzümde bir gülümseme oluştu bir oğlum olacaktı. Belki benden daha güçlü olup beni herkesten koruyacak bir erkek çocuğu tabi ben düne kadar kız istiyordum. Benim gibi saf olmasın gözü açık olsun diye eğitecek dünyanın özellikle de erkelerin kötülüklerinden koruyacaktım.
Kapının açılma sesiyle kendime geldim. Doktor Bey elindeki poşetleri arka koltuğa bırakmıştı. Elinde kalan son poşetle de yerine geçip oturunca poşeti bana uzattı. "En hızlı tost yaptırabildim. Tost hazır olurken de yiyebileceğin ekstradan birkaç bir şey aldım."
Bana uzattığı poşeti alırken tost harika koktu. "Teşekkür ederim."dediğimde "Bir arkadaşımla konuştum. Bize verebileceği bir bağ evi varmış. Eğer istersen şehirden uzak bir yere gideceğiz istemem seninle yalnız kalmaktan korkarım dersen boşta apartman dairesi varmış. Aslında bana götürmek isterdim de..."
"Evlisin!"
"Hayır, evli değilim tek başıma yaşıyorum. Evime götürmeme sebebim hastaneden ayrılırken birilerinin bizi görme ihtimali. Eğer söylediğin gibi peşinde birileri varsa bu ihtimali göze almayız." Dediğinde odak noktamdan o çıkmış sadece ben ve yemek kalmıştık. Bu kadar aç olduğumu biliyordum da bu denli olduğunu bilmiyordum. "Yavaş yemelisin."dediğinde ağzım dolu olduğu için sadece başımı olumlu anlamda salladım.
Araba çalışan kalan tostumu yavaş yemeğe özen göstersem de hemencecik bitivermişti. Allah'ım kimse aç bırakmasın. "İstersen bir tane daha alabilirim." Bu adamla aynı yola çıkmıştık da hala adını bilmiyordum. "Sağ olun doktor bey bu kadarı yeterli oldu."
"Ferit, bana adımla hitap edebilirsin." Ferit güzel bir isme sahipti belki ki yüreği de temizdi. Tabi bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz "Karar verdin mi?" diye sorduğunda ev işi olduğunu anladım.
"Ben korkmamayı bütün iliklerime kadar korkarak öğrendim. Sizin içinde uygunsa insanlardan uzakta olmayı seçerim." Ortama sessizlik çökünce ellerimle bedenimi sardım. Doktor Bey bir şey söylemeden arabanın hızını arttırmıştı. Hıza rağmen mayışan bedenim ve kapanan gözlerimle kısa süreliğine de olsa uykuya yenik düştüm. Dün gece gözüme bir damla uyku girmemesi vücudumu ağırlaştırmıştı.
Arabanın sarsılmasıyla birlikte gözlerimi araklayarak etrafıma bakındım. Gecenin karanlığında görünen onlarca ışıltılı evler vardı. Yan tarafıma baktığımda Doktor Bey de bana bakıp tebessüm etti. Biz gidiyorduk bir yere ama sonumuz hayır olurdu inşallah!
Ağzımda oluşan acı bir tatla yüzümü buruşturdum. "Biraz daha dayan çok az kaldı." Ben dayanırdım da midem dayanır mı hiç bilmiyordum. Kendimi ancak yirmi dakika boyunca sıkabilmiştim. "Geldik galiba burası olmalı birazdan arkadaşım gelip evin anahtarını verecek." Araba sokak lambasının altında durunca sağımdaki iki katlı taş eve batkım. Taş ev olsa da bizim oranın evlerine benzemiyor daha modern duruyordu. Etrafıma baktığımda ise çok uzakta olmasa da bazı evlerin yanan ışıklarını görüyordum.
"Geldiler..."
Karşıdan gördüğüm arabayla içime bir kuşku düştü. Gelenler ya tekin insanlar değilse ya beni bilinmezlere doğru sürüklerse. Önümde birleştiren elimi sıktığımda oğlum da tekme atmaya başlamıştı.
Allah'ım sonumuzu hayır et. Bizi koru senden başka kimsemiz yok.
#sonumuzböyleneolacak