İnşallah hoş bulmuşturuz... Ben ağzımın içinde hoş geldik derken Ferit de Baran'a elini uzatarak hoş bulduk diyerek kendini tanıtmıştı. Baran ise önce uzattığı ele sonra bana bakıp en son elini sıkmak için hamle yaptı. Onlar tanışırken bende kafamı hafiften uzatarak içeriye bakmaya çalışmıştım ki Baran geriye doğru çekilerek içeriye buyur etmişti.
"Gel canım..." Ferit içeriye girmek için hamle yaparken ben hala kuşku doluydum. Bir yanım Baran'a sonsuz güven duysa da diğer yanım sevdiğin adama zarar verebilir diyordu. Yutkunarak içeriye ağır adımla girdiğimde tam kaşımda ki manzaraya baktım. Burası sandığımdan daha fazla yüksekti. "Dikkat et basamak var." Ferit'in uyarısıyla gözümü pencereden alarak önümdeki basamaktan bir adım inerek salona geçip Baran'a döndük.
"Siz oturun yemek siparişi vermiştim. Ben nerde kaldık..." Derken sözünü tamamlayamadan zil çalmıştı. Baran geldi diyerek kapıya yönelince korku dolu gözlerle Ferit'e baktım.
"Sakin ol hayatım..." Kapı açılınca arkama göz atarak gelene baktım. Baran siparişleri koyacağı yeri işaret ederken bende gelen adamı süzüyordum. Yok ya bizi öldürmek istese bunu evinde yapmazdı değil mi? Evet, ya peşimize adam takar illa bir şekilde canımızı yakardı. "Ayça bana bakar mısın?" Strese girince karnıma ağrılar giriyordu. Ferit de bunu bildiğinden beni bir kez daha uyardı. Bende derin bir nefes alarak bir olan ellerimize baktım.
"İyiyim."
"Ayakta kaldınız oturun..." Baran yanımıza gelirken kapıda kapanmıştı. Ferit ile beraber yan yana oturunca "Ben masayı kuruyorum siz rahatınıza bakın..." Baran'ın siz bekleyin der gibi bir hali vardı. Ne bilim bu kadar nazik olması... "Ben yaparım..."diye ayaklandığımda Ferit de "Biz hallederiz Ayça sen gerildin otur dinlen..."
"Neden... Neden geriliyorsun Ayça?" Allah'ım ya ben mi çok abartıyorum erkekler genel olarak rahat mı? "Ayça'nın yükseklik korkusuzu var bu yüzden geriliyor..." Hiç de yalan değildi.
"Evet, sanki ayaklarım yere basmıyor gibi başım dönüyor." Şu halimi özetlerken Ferit cama sırtım dönük vaziyette oturmama yardım edince Baran'a ben sana yardım edeyim demişti. Şükür masa hemen sağ taraftaydı da başımı çevirince görebiliyordum. İkisi kırk yıllık dost gibi masanın başına geçince bende gözümü bir saniye olsun üstlerinden ayırmadım.
Baran'ın bu denli iyimser olması ya beni afetmiş gönlünün yumuşamasına sebep olmuştu ya da gerçekten kötü bir niyeti vardı. İkisi çok fazla muhattap olmadan bildiğin masayı beraberce hazırlayarak beni de çağırdılar ki ayağa kalkarken Baran'a pür dikkat baktım. Yüzünden asabiyet falan yoktu. Belki de rüyanın etkisinden abartmıştım.
Rüya... Bana sorular sorduğu rüya... Aman Allah'ım şimdi de sorular soracaktı. "Ben... Ben elimi yıkasam..."demiştim. Hemen Ferit'e ne yapmamız gerektiğini sormam gerekiyordu. "Sağ tarafta koridor boyunca ilerleyince göreceksin..." Ferit yanıma gelince elinden tutup "Sende elini yıkamalısın araba kullandın."dediğimde hay hay der gibi başını sallamıştı.
Beraberce koridor boyunca ilerleyince koridorun sonuna bakarak Baran'ın bizi duymayacağından emin olmak istedim. "Ferit, büyük bir problemimiz var..." Bana kaşlarını çatıp bakınca daha kısık şekilde konuştum. "Baran şimdi nasıl tanıştığımızı soracak ne diyeceğiz..."
Ferit nedense çok rahattı "Tamam, sorun yok ben orasını da düşündüm sen sadece bana onay versen yeterli..." Be adam madem düşündün neden bana da söylemiyorsun. "Neden bana da söylemiyorsun az kaldın pot kıracaktım."
"Ayça yol boyunca seni sakinleştirmeye çalışmaktan akıma geldi mi sanıyorsun. Hadi elimizi yıkalım yoksa gerçekten bir şeylerin ters gittiğini anlayacak o zaman ayıkla pirincin taşını..."
Söylediğini yaparak beraberce elimizi yıkayıp salona geçtik Baran ise bizi bekliyordu. Karşınsında yerimizi aldığımız da afiyet olsun diyerek yemeğine başladı. Bizde başlayınca hayatımın en gerilin dolu akşam yemeğini yemiş oldum. Yemeğin sonunu nasıl getirdim bilmiyorum ama yemek boyunca sadece bakıştık. Dayım yemekte en konuşulmasından hiç haz etmediğinden bizimde gürültü yapmamıza müsamaha göstermezdi. Her ne kadar sessizliğe alışkın olsam da tüylerim dikin dikendi.
Yemek bitiminde Baran sessizce boş tabağını alınca bende boş tabağımı alarak ayağa kalktım. Ferit de kalkınca herkes tabaklarını mutfağa getirmiş oldu. Mutfağın tezgahına elimizdeki tabakları bırakınca Baran "Kahve mi çay mı?" diye sordu.
"Ben sadece su alsam..."dediğimde Ferit kahve demişti. Baran bana su verirken kendilerine de kahve yapmaya başlamıştı ki bizde ayakta durup ona izlemiştik. İnsanın ne yapacağını bilmemesi ne kötüydü. "Salona geçelim mi?"
Ferit'e bakınca olumlu anlamda gözlerini kapatıp açınca arkasını dönüp yürümeye başladı. Biz mutfaktan çıkıp salona az önceki kalktığımız yere tekrardan oturmuştuk. Baran da çok geçmeden yanımıza gelince önce Ferit'e kahvesini uzatmış sonra da bana elindeki meyve suyunu vermişti. En son kendi kahvesini de alıp gelince asıl fasıl şimdi başlıyordu. Baran karşımıza oturunca Ferit daha fazla dayanamayarak "Ne soracaksan artık sorsan Ayça da bebek de geriliyor..."
"Ben de sizin anlatmanızı bekliyordum. Yoksa her detayı tek tek sormalı mıyım?"
Ondan önce benim bir şey sormam gerekiyordu "Baran beni yani bizi afetin mi bu yüzden mi konuşmak için evine davet ettin?" Oh be dünya varmış rahatladım.
"Ortada affedilecek hiçbir şey görmüyorum. Sizi evime davet etmemin tek sebebi ise yeğenim ben yeğenimin beni tanımadan büyümesini istemiyorum. Tabi bu yine de seni bir gün affedeceğim anlamına gelmiyor." Yine imkansız değil dememişti. Bu bile bir ümit olabilirdi. Hem beni sevmeyen adam çocuğumu ne yapsın.
"Madem öyle konuyu uzatmanın hiçbir anlamı yok. Özet geçersek ben karımı çok seviyorum. Hayatımda ki en güzel doğrum karım bu yüzden önce ne yaşadık nasıl bu noktaya geldik zerre önemi yok. Ben bundan sonrasındayım. Karımı da oğlumu da ölene kadar sevip kollayacağımdan emin ol."
"Anlaşıldı tek tek sormam gerecek. O halde şöyle başlayalım beni sevgin ne kadar seveceğin zerre ilgilendirmiyor senin aksine ben öncesindeyim. Ayça ile nasıl tanışıp bu noktaya geldiniz..." Ferit elimden tutunca içimde dualar etmeye başladım.
"Konferans için Mardin'e geldiğimde yolum Ayça ile kesişti..."
"Lan... Sabır edeyim diyorum ama kan beynime sıçrıyor hadi bu kızın yaşı küçük cahil ya sen kaç yaşındasın bu kızı gördüğünde gözlerin kör müydü ki yaşını seçemedin görmedin mi yaşının küçük olduğunu neden..." Baran kaldırdığı elini yumruk yapınca daha fazla devam edemedi. Şimdi gözü dönen Baran ile karşı kaşıyaydık. Tek temennim bu evden sağ salim çıkabilmek.
"Bilmiyordum. Bilseydim zaten olmazdı... Bak olan oldu Baran ne yaşadıysak yaşadık önemli olan bundan sonrası beni anlıyor musun?"
"Seni de adamlığını da anlamıyorum. Madem bir itlik yaptın neden kızı bir başına bırakıp çekip gittin. Neden bu kız hamile olduğunu aylarca herkesten sakladı. Neden gerçekler gün yüzüne çıkınca memleketinden kaçıp buraya kadar gelmek zorunda kaldı... Şunu da söylesene bu kız hamile haliyle karşına gelip olanları anlattığında ona inandın mı? Bebeğin senden olduğuna inandın mı yoksa zorla babalık testi mi yaptırdın?"
"İnandım. Ayça bana ne söylediyse her kelimesine bütün benliğimle inandım tam da bu yüzden şuan yanımda karım olarak oturuyor. Ben Ayça'yı tahmin edebileceğinden daha fazla seviyorum Baran, belindeki silahı görmeme rağmen karşında oturabiliyorsam ben ölümüne karıma çok seviyorum."
SANKİ ÖLÜMÜ BEKLER GİBİ...