Ben ona aşığım demeye dilim varmamıştı ama Ferit'in yüzündeki geçişten neyi kast ettiğimi anlamıştı. Bu sözümün üstüne yorumsuz kalarak pencere kenarına gidip arkasını döndü. Camdan yüzünü görebilsem de mimiklerini anlayamıyordum. Hiç istemesem de galiba başarmıştım. Bundan sonra Ferit'in beni sevme ihtimali olsa bile onu da kaybetmiştim.
Yatağa yan yatarak ayaklarımı karnıma doğru çekip elimle bedenimi sardım. Ben bunu belki hak etmiştim ama Ferit hiç hak etmemişti. Benim onun hayatını mahvetmeye bambaşka bir insana çevirmeye hakkım yoktu. Üşür gibi olunca titredim. Ben en doğrusunu yapmıştım. Oğlum doğduğu zaman kendimi toparlayıp hemen bu evi terk edecektim. Ferit de eski güzel yaşantısına dönecek en önemlisi benim gibi bir baş belasından kurtulacaktı.
Arka tarafımda hareketlenme olunca Ferit'in odadan çıkacağını düşünmüştüm fakat kapı sesi yerine dolap kapakları kapanmıştı. Bu bende ki karın ağrısı edebi olarak kalacaktı... Acaba ne düşünüyordu. Derin bir nefes alıp geri verirken gözlerimi kapattım. Aradan çok geçmeden gözümü açmıştım ki ışıklar da söndü. Merak etsem de arkama bakamamıştım ama Ferit yatağın etrafında dolanarak hemen yanıma yatmıştı. Karanlığa gözüm alışınca yüzünü yan profilden görüyordum ki bana arkasını döndü.
Evet, yapma bulma dünyasıydı ve ben kendim edip kendim bulmuştum. Ama nerden bilebilirdim bu sessizliğin bu denli can yaktığını... Ve bu denli uzun süreceğini... Şaka gibi olsa da tam üç gün boyunca benimle muhattap olmayı geçtim yüzüme dahi doğru düzgün bakmamıştı. Bense aptal kız çocuğu gibi etrafta dolanıp durmuştum. Bir tek bu da değildi. Yeliz Hanım benimle uğraşıp duruyordu. Cemal Bey ve Yeliz Hanımı ne kadar sevmiyorsam şu kısa sürede ikizleri o kadar çok sevmiştim.
Aslında bugün bir şey olmuştu. Ferit kontrole gideceğiz diyerek bana küçük bir hatırlatma yaptıktan sonra işe gitmiş öğleden sonra tekrar geldiğinde birlikte evden çıkıp yine o kadına gelmiştik çok beklemeden içeriye girdiğimizde Ferit ile abartılı şekilde yakın olmaya çalışmış Ferit de hiç geri durmamıştı. Öyle geçen ki sefer gibi bana sahiplenici hareketlerde de bulunmamıştı. Oğlumun bunca stres altında iyi olmasına sevinirken çıkışta Ferit ile o kadının benim duymayacağım şekilde konuşması canımı sıkmıştı. Ferit beni sessiz sedasız eve bırakmasının üstünden beş saat geçmiş fakat nedense bir türlü eve gelmemişti.
"Ege şu abini ara nerde kalmış..." Cemal Bey bana sormak yerine oğluna emir vererek armasını söylemişti. Hoş bana sorsa ne diyecektim ki... Ege telefonunu kulağına götürünce çaktırmadan da olsa pür dikkat onu dinledim abisine ne zaman geleceğini sorduktan sonra tamam abi diyerek telefonu kapatıp babasına baktı. "Abim geç geleceğini söyledi bi yemeğe yiyecekmişiz beklemeyin dedi."
"Küçük fare kocanın geç geleceğini biliyordun da bilerek mi bizi beklettin?" Yine başlamıştık bu kadın en çok sarf ettiği sözlerinden birisi küçük fare ve köylü güzelliydi.
"Bilmiyordum Yeliz Hanım bana bir şey söylemedi."
"Gelin bu ne vurdumduymazlık kocan geç gelecek sense hiç oralı değilsin..." Cemal Bey her zaman ki gibi nutuğunu atarken cümlelerine kulak asmadım. "Ay hiç bunların ilişkilerine kafa yormayacağım hadi yemeğe geçelim..."
Onlar ayaklanınca bende gözüm kapıda ayağa kalktım bu benim ilk Ferit olmadan yiyeceğim akşam yemeğimdi. Masaya geçip her zaman ki yerime oturmuştum fakat boğazımda lokmalar diziliyordu. Çorbayı yarıladığımda midem kalkmıştı. Kendimi kötü hissedince elim ağzımda kalktım "Yenge neyin var?" Ezgi'nin sorusuna yok bir şeyim diyerek geçiştirirken odama çıkarak banyoya girdim. Ama içimi boşaltmak yerine ağlamaya başladım. Zor geliyordu işte dayanamıyordum. Ben bu denli varlığına alışmışken onsuz yapamıyordum. İçeriden Ezgi'nin sesi gelince kendimi toparlayarak elimde havlu banyodan çıktım.
"Yenge öyle yukarıya çıkınca korktum iyi misin?"
"İyiyim canım sadece midem kalktı sen beni düşünme..."dediğimde odada göz gezdirip abimle kavga mı ettiniz diye sordu "Hayır, bu da nerden çıktı?"
"Bilmem birkaç gündür abimin yüzü sirke satıyor bir de var ama nedense çözemedim sadece o da değil seninde öyle moralin bozuk gibi eğer bir sorun varsa bana anlatabilirsin söz aramızda kalacak..." Ezgi her zaman ki gibi soru üstüne sorular sormuş benimle yaptığı kısa konuşmadan sonra ise odadan çıkmıştı.
Aradan çok geçmeden kapı vurulunca gel dedim. Kapı aralandığında gördüğüm kişi Ege'ydi. İlk odama geldiği için şaşırmıştım. Bana müsait misin diye sorduğunda tabi diyerek içeriye gelmesini söylemiştim. O da kapıyı kapatarak içeriye girince yüzüme baktı. "Bir sorun mu var?"
"Yenge büyük bir sorun var aslında nasıl söylenir bilmiyorum ama söylemezsem olacaklardan korkuyorum." Merakım artınca yanına yaklaşarak neler olduğunu bir kez daha sordum. "Yenge bugün babam ve annemin konuşmasına şahit oldum ve nasıl söylesem bilmiyorum sana dair hiç iyi niyetleri yok..." Bana bilmediğim şeyleri söyle demek yerine devam et dedim. "Babam ne yapıp edip sana boş kağıt imzalatacaklarmış... Başta ki niyetleri sana para teklif edip abimden boşanmasını söylemek olacakmış ama senin kabul etmeyeceğini bildiklerinden önemli bir evrak diye boş kağıda imza attırdıktan sonra üzerine senin para karşılığın da boşanmayı kabul ettiğini yazacaklarmış..."
Benim Ege'nin sözlerinden anladığım şey genel olarak buydu. Kanım çekilir gibi olunca fısıldar gibi neden diye sordum. Benden ne istiyorlardı. "Bilmiyorum ama niyetleri iyi değil... Of aslında biliyorum Babam abimi başka bir kızla evlendirmek istiyor. Yenge ben evlendirecekleri kızı tanıyorum ve hiç sevmiyorum sen ondan daha güzel ve iyi kalplisin benim tek söyleyeceğim şey sakın o kağıdı imzalama ve lütfen bunu sana anlattığımı da kimseye söyleme."
Ege söyleyeceğini söyleyip odadan çıkarken yatağın ucuna oturup ölmek istedim. Artık emindim insanlarda değildi bendeydi uğursuzluk beni bir kişi değil herkes sevmiyordum. Kanımın çekildiğini hissederken ellerim buz kesmişti. Böylece ne kadar durdum bilmiyordum ama içimden bir şeylerin kopup gittiğini gayet iyi biliyordum.
Kapının açılmasıyla başımı kaldırıp gelen kişiye baktım ama yüzünü seçemeden yatağa doğru düştüğümü hatırlıyorum. Karanlık içinde birilerinin bana seslendiğini duyunca zorla gözlerimi araladım. Ferit... Gördüğüm kişiyle burnumun direği sızlamıştı. Sol gözümden bir damla yaş akarken Ferit iki eliyle yüzümü avuçlayarak "Ne oldu Ayça ben yokken bu evde ne oldu?"
Aklıma oğlum gelince elim karnıma gitti. Şükür ki hareket ediyordu. "İyi oğlun iyi ama sen değilsin artık bana neler olduğunu anlat..." Oğlun... Yine oğlun mu olmuştu.
"Bana sarılır mısın?" "Kalbim kanıyordu sanki kalbim yırtılırcasına ağrırken bir tek onun yarama merhem olacağını çok iyi biliyordum. Ferit elini yüzümden çekince afallamıştı. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki bunun yerine yanıma yatarak elini yüzüme koyunca yüzünü de yüzüme yaklaştırdı. Sıcaklığıyla gözlerimi kapatmıştım ki o kahrolasıca kokuyu aldım. Bu kadın kokusuydu sevdiğim adam ben değil başka kadın kokuyordu.
"Sen... Sen... kim kokuyorsun?"
BİR ERKEK BAŞKA KADIN KOKMALI SADECE SEVDİĞİ KADIN GİBİ KOKMALI BAŞKA BİRİ GİBİ DEĞİL.