Oğlumuzun saltanatı eve gelmeden önce başlamıştı. Biz evden çıkarken Yeliz Hanımın verdiği hoş geldin bebek partisi için herkes sabah erkenden uyanmış. Hatta ikizler organizatörler olmasına rağmen süsleme işine katılmışlardı. Ferit ile biz evden büyük coşkuyla ayrılarak hastaneye gelmiştik. Çıkışımız uzun sürecek diye korksam da oğlumu kucağıma aldığımda dünyalar benim olmuştu.
Minicik bedeni kucaklayıp ömrün boyunca onu koruyacağına dair yemin etmek sadece biz kadınlara özgü değildi. Ferit'in çıkış işlerini hallettikten sonra oğlumu kucağına alıp kokusunu içine çekmesi tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu. Biliyordum ki Ferit bizi hep sevecekti. Babasının aksine bizden hiç bıkmadan her gün biraz daha fazla sevecekti.
"Oğlum evimize gidiyoruz hazır mısın?" Mehmet Ali cevap vermek yerine ağlamaya başlamıştı ya da oğlumun uzun süre cevap verme şekli bu olacaktı. Ya hala inanamıyordum bu küçük beden bana mı aitti. Karnımda taşıdığım oğlum bu muydu? İki elimle dua eder gibi önüme birleştirmiştim ki Ferit hadi gidelim demişti.
Arabaya kadar hiç susmadan ağlaya oğlumu arabaya binince kucağıma alıp sarmaladım. Oğlumun acıktığından ağladığını düşünerek aracın çalışmasını beklemeden emzirmeye çalışmıştım. Görünmesin diye üstüne bebek battaniyesini örttüğümde oğlum görünmez hale gelmişti. "Gidelim mi?" Bu defa soruyu bana sorduğunda sırıtarak başımı olumlu anlamda salladım.
"Gidelim." Bir an önce evimize gidelim. Oğlumla baş başa geçireceğim ilk uzun gün olacağını düşünürken evde ki daveti tamamen unutmuştum. Eve geldiğimiz bir konfeti patlatılmamıştı diyebilirim. Tanımadığım yüzlerin oğluma yanaşıp sevgi sözcükleri söylemesi ne bileyim kıskançlık damarımı ortaya çıkarmıştı. Hayır, bir müsaade edin de o sevgi sözcüklerini ilk ben söyleyeyim değil mi?
Ferit, oğlumu kucağımdan alıp arkadaşlarına gösterirken bende yanıma gelen Sevda'yla merhabalaştım. Bana annelik hakkında birkaç tüyo vererek gülmem için elinden geleni yapmıştı. Benimse gözüm Cemal Beyin üstündeydi. Oğlumu seviyordu yüzündeki içten gülümsemeyi görüyordum fakat bakışları bana denk düşünce yüzünü nefret bürüyordu. Oğlum benim kalabalığa daha fazla tahammül edemeyince basmıştı yaygarayı zaten onun ağlaması benim bu ortamdan kurtuluş biletimdi.
"Hayatım oğlumuzun karnı acıkmış..."Derken hayatım demesine mi takılsam yoksa hangi ara takıldığını bilmediğim çeyrekleri baksam bilemedim. Tamam, hediyeleri görmüştüm de altın neydi? Bizim orada şölen gibi davetler verilir herkes yedirilir içilirdi. Ben çok fazla katılmasam da bizim adetlerin böyle olduğunu az çok biliyordum.
"Biz yukarıya çıkalım..."dediğimde oğlumu kucağıma almıştım. Sevda da kızını kucağına alınca bende seninle geleyim diyerek beni yalnız bırakmamıştı. Yukarıya hızla çıkınca oğlum çatlamadan önce yatağa oturup emzirmeye başladım.
Sevda içeriye girince kapıyı kapatıp "Çiçek'i göremedim onu davet etmediniz mi?"
"Ferit, davet ettiğini söylemişti. Bilmiyorum belki de birazdan gelir." Sevda kızını uyutmak tıpışlayarak sağa sola giderken bir yandan da bana bakıyordu.
"Ayça, söylediğim gibi prematüre bebekler diğer bebeklerle aynı gelişim hızını göstermez sakın ola kayınvalidenin sözlerine aldırış edip anne sütünden başka ek gıda vereyim deme..." Bunları sürekli Ferit'ten dinlediğim için sorun yoktu.
Ben konuşacakken yatak odasının kapısı çalındıktan sonra kapı aralanınca başına uzatan kızın Ç,çek olduğunu gördüm... "Kızlar müsait miyiz?" Tabi gel dediğimde Çiçek ilk Sevda'yı öptükten sonra bana dönerek beni öpmüş. Hayırlı olsun derken de oğlumdan gözlerini alamamıştı.