"Babasının aslanı babaya gönder bakalım bir gülücük..." Ferit oğluyla eğlenceleri anlar geçirirken konakta matem havası vardı. Buraya gelirken hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Aklımda sadece dayım vardı. Dayıma gelecek ona yalvarıp yakarıp oğlumu elinden alacaktım.
Öyle olmamıştı. Ben hesap sormaya gelirken aslında suçluyu yanlış kapılarda aramıştım. Keşke o itin oğlunu kaçırma ihtimali aklıma gelseydi de hiç Baranları karıştırmadan direkt onun evini basıp hesap sorsaydım. Şimdi böyle olmuş muydu? Kan dökülmüş berdelle iki kişinin hayatını karartmıştım. Acıyla gözlerimi kapattım. Şimdi Baran'a yazık değil miydi? Sevmediği sevemeyeceği bir kadınla hayatını birleştirecekti. Benim gözümden bir damla yaş akarken Ferit arkamdan belime sarılıp çenesini omzuma koymuştu.
"Yetmedi kendini hırpaladığın Ayça, artık elden ne gelir. Yarın kuzenin evlenecek bunu geri dönüşü yok." Demişti. Bende burnumu çekip ona kocama dönmüştüm. En azından sevdiklerim yanındaydı. Ferit göz kapaklarımdan öperek "Ağlama sevgilim yüreğimi dağlıyorsun."demişti.
"Ferit, hala aklım almıyor. O adam nasıl olmuştu da oğlumun varlığından haberdar olmuştu. Kim haber uçurmuştu ben hala anlayamıyordum."dediğimde içimde adını bilemediğim bir sızı vardı. Hayatımdaki kötüler ölüp azalsa da her an bir yerlerden biri daha türeyecekmiş gibi geliyordu.
"Ayça, o it yaptığı kansızlığı biliyordu: Burası da küçük şehir hamile olduğunu elbet duymuştur. Kendisiyle de bağdaştırıp babası kendisi olduğunun farkına varmıştır. Henüz evimizi nasıl bulduğunu anlayamasam da artık o bir ölü mezarından çıkıp gelse de bize hiçbir zararı dokunamaz."
"Biliyorum içimi rahatlatan tek şey hak ettiği yerde olması... Yine de Baran'a üzülmekten kendimi alıkoyamıyorum. Baran o adamın kız kardeşini sevip karısı yapmaz yapsa da Miray benim kuzenimi abisinin katillerini sevmez... En büyük korkum ne biliyor musun? Miray'ın abisinin kinini güdüp bizimkilere zarar vermesi işte bu ödümü koparıyor..."
Ferit yanaklarıma öpücükler bırakıp "Ömrüm üzüme kendini Baran dünkü çocuk değil. Eminim ki bu ihtimalleri düşünüyordur ve emin ol o kıza pabuç bırakmayacaktır." Ferit, kız istemeye onların evine beni götürmemişti de onlar buraya oğlumu görmeye gelmişlerdi. Onlara göre ölen oğulların son kanıydı. Bu yüzden oğlumun üstünde hak iddia etmişlerdi. Ben sadece o kansızın babasına hiçbir suçu olmadığı için oğlumu kucağına verip sevmesine izin vermiştim.
"Seninde hayatını her defasında dibe sokuyorum. Benimle birlikte pisliğe batıyorsun." Ben konuşmaya devam edecektim ki Ferit dudaklarıma kapanarak beni susturmuştu. "Yatağımıza geçelim mi yarın uzun bir gece olacak..." Ferit'in arzusuna karşı çıkmayarak kollarında huzur içinde uyumuştum.
Sabah uyandığımızda da Dayım bir ara oğlumu misafirler gelene kadar doyasıya sevmek istediğini söyleyerek uzun süre kucağından bırakmamıştı. Misafirler çoğaldıkça Ferit kalabalıkta Mehmet Ali'nin hasta olabileceğini söyleyip geri planda kalmamı istemişti. Baran, smokini giyip hazır olduğunda yanına gidip minnetle sarılmıştım. Havanın kararmasıyla davul sesleri daha çok yükselmiş ve sonunda beklenen gelinimizde konağa adımını atmıştı. Konaktan içeriye girerken yüzünde öyle bir ifade vardı ki herkese iliklerine kadar nefret ediyormuşçasına bakıyordu.
Nikah memuru gelip nikahı kıydıktan sonra asıl eğlence o zaman başlamıştı. İki aile birbirinden uzak nefretle bakarken havada soğuk rüzgarlar esiyordu. Bu süre zarfında Baran ve Miray sadece bir kez karşılıklı birbirlerine dokunmamaya özen göstererek karşılıklı oynamışlar onun haricinde gelin somurtmuş damat da içmekten başka hiçbir şey yapmamıştı. Ben ilk defa Mardin de bu kadar kısa süren düğüne şahit olmuştum. Herkes dağıldığında düğün sona ermişti. Bizde sabah yola koyulacağımız için erkenden uyuduk. Sabah kalktığımızda ise Baran ve gelin olmadan kahvaltı yapmıştık. Saat bir gibi ayrılmak zor olsa da veda etmiştik. Tabi dayım benden de Ferit'ten de bir daha gelmemiz için söz istemişti. Ferit söz verince bende söz vererek ayrılıp evimize gelmiştik.