Hayır... Hayır, bitmedi. Bitmesine izin veremem. Bu kadar severken olmaz. Elimin tersiyle burnumu silerek ayağa kalktım. Henüz erkendi. Eğer polisler gelmeden önce kaçarsak kurtulabilirdik. Evet, hem neden kocam kanı beş para etmez bir adam için hapislerde çürüsün. Ferit bunu hak etmiyor. Gençliğin en güzel yıllarını dört duvar arasında tüketmeyi hak etmiyor.
Ferit yanına gelince ellerimi ona uzattım. "Kalk. Kalk Ferit gitmemiz gerekiyor polisler gelmeden önce kaçmalıyız..." Ferit başını kaldırıp uzattığım ellere baktı. Baktım kalmıyor önünde birleştirdiği elinden tutup kaldırmaya çalıştım. Bu defa oğlum ağlaman yanıma gelerek babasının eline uzanım "Kalk..."demişti. Ferit ikimizde çekiştirince ayağa kalkıp karşımda dimdik durdu.
"Gidelim Ferit polisler gelmeden gidelim. Ben seninle her yerde yaşarım. O şerefsiz için hapisler de çürüme izin vermem. Hadi kaçalım buradan oğlumuzu da alıp bizi kimsenin bulmadığı bir yere kaçalım." Ferit elini benden çekince oğluma baktı. Neden anlamıyordu bir an önce gitmemiz gerekiyordu.
Bir kez daha Ferit'in kolundan tutup "Sen katil değilsin o adam hak etti. Ne olur gidelim. Ne olur kaçalım buradan ben sensiz yaşayamam. Oğlumda yaşayamaz... Ferit neden öyle bakıyorsun. Sana gidelim diyorum. Hem Emin de aşağıda onların teknesi varmış. Belki bize yardım ederse kolayca yurt dışına kaçabiliriz..."
Ferit hala girdiği şokun etkisinden çıkamamış olmalıydı ki boş gözlerle bana bakıyordu. "Polis!" Dışarıda duyduğum seslerle Ferit'in elini bırakıp pencereye koşmuştum. Gelmişlerdi. Polisler gelmişti. Aşağıda polisleri karşılayan Emin'i görünce tekrar Ferit'in yanına gelerek kolundan tutup sarstım. "Duysana be adam duy da tepki ver sana kaçalım diyorum." Ferit tepki vermek değil daldığı yerden çıkmıyordu bile... Aşağıyı kontrol etmek için pencereye tekrar koştum. Bu defa karşılaştığım manzarayla gözlerim kocaman olmuştu. O it yaşıyordu. Öyle ki polislerin arasında sağa sola sendelese de yürüyordu. Sevinmekle ağlamak arasında gidince ağzımdan hıçkırık çıkmıştı. Elim kalbimin üstünde Ferit'e döndüğümde boş gözlerle yatağın üstüne bakıyordu. Silahı görünce demek ki öylesine sıktığını düşünmüştüm fakat Ferit başka bir şeye bakıyordu.
İstemsizce ağzımdan "Ferit."çıkmıştı. Eğilip yatağın üstündeki test çubuğunu alınca gözleri kocaman oldu. Mehmet Ali de artık çok sıkılmış olmalıydı ki babasının yanına giderek kucağına alması için pantolonunu çekiştirmeye başladı.
"Hamile misin?" Ferit sonunda girdiği şoktan çıkıp yüzüme bakınca başımı olumsuz anlamda salladım. Hamileydim de yanlış anlamasından ölümüne korkuyordum. "Sana soruyorum hamile misin?" Bu soruyla elimle yüzümü kapatarak daha çok ağlamaya başladım. Bitsin istiyordum artık şu lanet gün bitsin istiyordum. "Ayça ağlama cevap ver..." Korkuyla elimi yüzümden çekip "Anneme bağıyma..."diye babasına vuran Mehmet Ali'ye baktım. Onu bu kadar korkutup ağlatmaya hakkımız var mıydı?
Ferit eğilim Mehmet Ali'nin boyuna gelince "Oğlum anne bağırmıyorum. Hadi sen gel oyun oyna..." diyerek oğlumun yanaklarından öpüp oyuncaklarının yanına götürdü. Oğlumda şeker verilen çocuk sevince eline aldığı oyuncağı babasına gösterip gülmüştü. Ferit tekrar ayağa kalkıp üstüme gelince korkuyla bir adım geriledim. Eğer bebek kimden derse yemin ederim şuradan kendimi aşağıya atardım.
"Ah!" Elimi arkaya götürdüğüm tutunacak yer aramıştım da elim kırık cama isabet etmişti. "Ayça, ne oldu?" Ferit kanayan elimi avucunun içine alarak üflemeye çalıştı. "Kanıyor pansuman yapmalıyız." İstemez kanayan yüreğim daha çok acı veriyordu.
"Sadece elim kanamıyor biliyorsun değil mi?" diye sordum. Ferit elimi bırakmadan ayaklarıma bakmıştı. Ayaklarımda içeri terliği olduğundan cam kırkları zarar vermemişti. Ferit başını kaldırıp camlara bakınca "Beni bu denli çok mu seviyorsun? Katil olduğumu düşünmene rağmen bir katille bütün hayatını geçirecek kadar..."