Küçüğüm

74.8K 3.7K 161
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: BİLAL SONSES, ÖPESİM VAR 

Ah be güzel gözlü küçüğüm öz oğluna bunları yapan adam sana neler yapar hiç düşündün mü? Hayır, karımı ezdirmeyecektim. Babam bana yaşattıklarını karıma yaşatamayacaktı... Karım... Bu sözü iyi alışmıştım. Yüzümde oluşan tebessümle aklıma gelen şeyi yaparak Emin'e mesaj attım. Nikah günü Çiçek bizim fotoğraflarımı çekmişti. Emin de sana göndermem için fotoğrafları bana da attı. Sana da gönderirim demiş fakat bir türlü atamamıştı.

Ben hastanedeki işlerimi hallettiğimde iş arkadaşlarımla vedalaşıyordum ki fotoğraflar geldi. Birkaç dakikalığına dünyadan koparak tek tek fotoğrafları hepsine baktım. Ben birkaç foto var zannederken yirmiye yakın fotoğraf vardı. Küçüğümün olduğu bir kareyi yaklaştırarak çimen gözlerine baktım. Gülmek en çok ona yakışıyordu. O anda eve bir an önce gitmem gerektiğini düşünerek vedalaşmayı kısa kesip ilk iş fotoğrafçıya gittim.

Fotoğrafların çıkmasını beklerken de Ayça ve ikimizin olan fotoğrafını çerçeveletmiştim ki sonra gözüme Ayça'nın tekli olan fotoğrafı çekti. Elime alıp fotoğrafa bir süre baktım. Annelik ona çok yakışacaktı. Ona ilk hediyem bu olsun siye düşünerek en güzel çerçeveyi seçip oradan da ayrılarak yola koyuldum. Sabah çıktığım evden öğleye ancak gelmiştim.

Eve girerken gözüme korumalar çarptı. Babam sırf gereksiz gördüğü korumlar için bir ton laf etmişti. Babamlara bir an önce ev bulmalıydım aksi takdirde Ayça'ya dünyayı zindan edebilirdi. Özellikle o şeytan kadın her şeyi yapabilirdi. Dün gece süt alma bahanesiyle Yeliz Hanımı açıkça tehdit etmiştim ama o laf söz dinleyen biri değildim. Bu yüzden son bir defa daha babamı ikaz etmeliydim. Aksi takdirde evden kovmak zorunda kalacaktım.

Eve geldiğimde kapıyı Ezgi açmıştı. Bana bir şeyler söylediğinde odak noktam Ayça olduğundan kardeşimi geçiştirerek direkt odaya çıktım. Yalnız odaya girdiğimde kimse yoktu. Elimdeki çerçeveleri yatağın üstüne bırakıp aşağıya indiğimde Ayça'ya seslenmiştim ki sesi mutfaktan geldi. Yeliz Hanım keyif çatsın Hamile kadın da iş yapsın o ne güzel dünyaydı. Dua et misafirsin aksi takdirde bir tas çorba dahi verdirmezdim.

"Ayça yine neden mutfaktasın sana giderken dinlenmen gerektiğini söylemedim mi?" Ayça ıslak elini havluya silerek bana döndü.

"Şey ben acıktım da yemek yapıyordum..."dediğinde tezgâha baktım. "Sen kime yalan söylüyorsun bunca yemeği bir tek sen mi yiyeceksin?" Ne yapmam gerekiyordu. İş yapmasın diye her saniye başında nöbet mi tutmalıydım.

"Ferit nende kızıyorsun içeridekiler sen ailen benimde misafirim hem bir tabak fazla yemek yapmaktan ne çıkar ki neden kızıyorsun?"

"Sen benimle bir gelsene..." Ayça sorgusuz sualsiz beni takip edince direkt odaya girdim. Arkamdan yavaşça gelen Ayça da odaya girince kapıyı kapatarak gözümle yatağı işaret ettim. "Bak bunlar senin için beğenecek misin?"

"Bunlar ne hediye mi?" Bilmem diyerek kollarımı kavuşturduğumda yüzünü görebileceğim bir noktaya geçip mimiklerini seyrettim. "Ferit, bunlar düğün fotoğraflarımız mı?" Ona nikah diyelim diyecektim ki bunun yerine yüzüne bakmaya devam ettim. "Oğlum ve ben... Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu içlerinde en güzel kare çok teşekkür ederim..."

"Ne yani ben çirkin mi çıkmışım..."diye sorduğumda anında Ayça'nın yüzü düştü.

"Hayır, yanlış anladın. Bak mesela bu kare de güzel çıkmış tıpkı karı koza gibi duruyoruz..." İkimize ait olan kareyi gösterince bu defa de benim yüzüm düşmüştü.

"Zaten karı koca değil miyiz?" Sorumla kızaran Ayça başını eğerek diğer fotoğraflara da bakmıştı. Eline diğer kareleri de alınca "Öyleyiz." Diye eklemeyi es geçmedi. Küçüğüm hemen kızarıp bozarırmış...

"Benim çıkmam gerekiyor. Aşağıda ki kadın tekrar sorarsa fotoğrafları göster yalnız tekrar sorarsa aksi takdir de sen götürürsen altında bir şeyler arayıp benim canımı sıkar. Şimdi ben gidiyorum. O telefonu gerekirse boynuna bağla ne yap et yanından ayırma."

"Yemek yapmıştım yemeğe kalmaz mısın?" Tam hayır diyecektim ki o kadının bütün işi karıma yüklemesini istemediğim için tamam dedim. Aşağıya indiğimde Ezgi'yi yanıma çağırıp yengesine yardım etmesini söyledim. Kardeşimle Ayça'nın arasında sadece dört yaş fark vardı. Ayça yapıyorsa o da yapabilirdi. Yemekten sonra da hiç beklemeden ayrılıp babamın şirketine geçtim. Öğrenim hayatım boyunca her yaz burada babamı zorlamasıyla çalışırdım. İşlere çok uzak olmadığımdan sadece genel kurul toplantısı yapmıştık. Odamın hazırlatılmasını söyledikten sonra saat altı gibi evin yolunu tuttum. Babamda benden yarım saat önce çıktığından evde neler olduğunu fazlasıyla merak ediyordum.

İlk günden Ayça'yı bu kadar yalnız bırakarak hata yapmış mıydım derken eve geldiğimde bundan emin oldum. Ben sırf Ayça yorulmasın diye hiç sevmesem de yemekleri mutfakta yerken sevgili ailem akşam yemeğini salona hazırlatmış. Ege hoş geldin abi deyince bende hoş buldum diyerek birkaç adımla içeriye geçip gözlerimi Yeliz Hanıma diktim.

"Ezgi neden öylece oturuyorsun yengen hamile haliyle size yemek hazırlarken nende bir işin ucundan tutmuyorsun?"

"Oğlum ne oluyor sana eve girer girmez bu ne öfke böyle?" Yeliz Hanım yerinde hareketlenince bana bakan Ayça'ya baktım. Utanmış mıydı?

"Baba burada daha uzun süre kalacaksınız eve hizmetli tutalım karım tek başına hepinize yetişemez..."

"Ferit, sorun değil ben yorulmuyorum." Sen sus der gibi elimi kaldırdığımda Ezgi kalkarak yengesinin yanına gitmiş Ege de hemen yanıma gelip durmuştu.

"Acelen ne oğlum kendimize uygun ev bulunca gideceğiz. Eğer çok istiyorsan da tut eve hizmetli karına yardımcı olsun." Kesinlikle böyle olmayacaktı. Babamlarında pek hemen gidecek gibi halleri de yoktu olan karıma olacaktı. O kız zaten zor ayakta dururken bünyesi bu kadar zayıfken bir de bunlara hizmetçilik yapamazdı.

"Haklısın Baba en iyisi eve hizmetçi tutmak. Karımın doğumuna az kalmışken yorulmasına gönlüm razı değil." Son sözümü ortaya söyleyerek yemek hazır olana kadar babamın yanına geçip oturdum. Yeliz Hanım babamla bir şeyler konuşurken göz ucuyla onu izliyordum. Babamın bu itici kadında ne bulduğunu zerre anlamıyordum.

Hep beraber yemek yedikten sonra bu defa kimseye bir şey söyleme gereği duymadan masanın kaldırılmasın yardımcı oldum. Ege ve Ezgi de yardımcı olunca teşekkür etmiştim. Öfkemi ikizlerden çıkarmak istemezdim. İlk fırsatta Ezgi den de semsi yükselttiğim için özür dileyecektim.

Ayça'nın mutfaktan çıkmasını bekleyerek işi bitince yukarı çıkalım demiştim. Bizimkilere iyi geceler dileyince henüz erken deseler de saat dokuzdu. Odaya geldiğimde ilk fark ettiğim şey fotoğrafların yeriydi. Böylece odamdaki eksikliği bulmuştum.

"Ferit sende de abartmadın mı?"diyen Ayça'ya uzun bir dille açıklama yapıp üstümü değiştirdim. Ayça da banyoda üstündekileri çıkarınca tekrar odaya gelip yatağa girdi. Kısa bir diyalogun ardından bizimkisi uyuya kalmıştı. Ben yokken kim bilir hangi ayak işlerini yaptırmışlardı.

"Ben çimen gözlü küçüğüm ne zaman akıllanıp sözümü dinleyeceksin..." Ayça uyurken yanına yaklaşarak ona döndüm. Yan profilinden küçük burnu pek sevimli gelmişti. "Bugün seninle de hiç konuşmadık Mehmet Ali nasılsın?" Elimi karnının üstüne koyduğumda küçüğümün oğlu hareketlenmişti. Beni sevdiğine o zaman inanmıştım.

"Tatlı rüyalar..."




AŞIK OLDUĞUNU NASIL ANLARSIN ONU GÖRDÜĞÜNDE KALBİNİN HIZLANMASINDAN MI NEFESİNİN KESİLMESİNDEN Mİ? YOKSA YANINDA SEN SEN OLMAKTAN ÇIKTIĞINDA MI?







KÜÇÜĞÜM  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin