Hazır mıydım? Peki, dışarıya çıktığımızda herhangi bir sorunla karşılaşırsak ne olacaktı? Ne yapsam gidip Ferit'e alışverişe gitmekten vazgeçtiğimi mi söylesem? Evet ya ona dikkat ediyordum da kendisini düşünmesi için fırsatta vermiyordum. Varsın kıyafet alınmasın benim yüzümden başına iş açılsın istemiyorum. Kendime verdiğim gazla elim karnımda odamdan çıkıp karşı odanın kapısına baktım.
"Korkma, söyle." Korkulacak ne vardı. Dışarıya çıkmak istemediğini söyleyeceksin oldubitti. Karşı kapının önüne ulaştığım beni bir heyecan sarmıştı. Sağ elimi kaldırınca iki kez kapıyı tıklattım. Gir, sesiyle çekinmeden kapıyı açarak kafamı uzattım. Kimse görünmeyince içeriye biraz daha girdim. Sağ tarafımda büyük bir yatak vardı. Benim odama büyük derken burası neredeyse iki katıydı.
"Gelsene..." Başımı sola çevirince gömleğini ilikleyen Ferit'i görmüştüm. Sol taraf kare şekilde uzanırken dört duvar camlı dolaplarla kaplıydı. Hemen önümde ise iki tane tekli koltuk ve sehpa vardı. Bu oda bu kadar gösterişli olmasını beklemiyordum. "Bir sorun mu var?" Anında gözümü odanın ihtişamından alarak hazırlanan Ferit'e baktım.
"Ferit, ben dışarıya çıkmaktan vazgeçtiğimi söylemeye geldim." Ferit sinirlenmek değil de biraz paniklemişti.
"Neyin sancın falan mı? Bu yüzden mi çıkmak istemiyorum. Tamam, şöyle otur hemen tansiyonuna bakacağım." Ferit söylemekle kalmayarak dolaba yönelerek bir şeyler kurcalamaya başlamıştı.
"Hayır, Ferit biz gayet iyiyiz. Ben sadece beraber dışarıya çıkıp başına iş açmak istemiyorum. Üstelik daha dün sana kendine dikkat et derken bugün bencillik yapamam."
"Bazen gerçekten saçmaladığını düşünüyorum Ayça, kim neden bana zarar versin. Eğer başımıza bir şey gelmiş olsaydı çoktan gelmiş olurdu. Şimdi git çantanı al beraber alışverişe gideceğiz."
Çanta mı? Benim oğlumdan başka hiçbir şeyim yoktu. "Şey benim çantam yok." Ferit hata yapmış gibi yanıma gelerek "İşte tam da bu yüzden çıkıyoruz Ayça senin temiz kıyafetler giymen gerekiyor. Özelliklede iç çamaşırlarını her gün değiştirmelisin aksi takdirde enfeksiyon kapma riskin çok fazla..." İç çamaşır demeyeydin iyiydi. Kulaklarımda yanma hissi oluşunca kızardığımı görmesin diye başımı diğer tarafa çevirmiştim.
"Peki, doktor olan sensin..." demiştim. Bu sözden sonra daha ne diyebilirdim.
"Bak Ayça, seni ne kadar küçüğüm olarak görsem de sen benim karımsın ve benim seni de oğlunu da düşünmem gerekiyor. Bunun doktor olmamla ya da bu konuda uzman olmamla hiçbir alakası yok."
"Tamam, ben hazırım çıkalım mı?" Ne uzatıyorsun işte gidelim diyorum. Bir de küçüğüm diyor ya insan karısını hiç küçüğüm der mi? Ayça kendine gel.
"Anahtarımı alıp hemen geliyorum."
Ferit sağ tarafa yönelince bende bir şey söylemeden odadan çıktım. Acaba beklesem mi demeye kalmadan arkamda onun varlığını hissedip yürümeye devam ettim. Merdivenlerden ağır adımlar indiğimde o çoktan beni geçip çıkış kapısına ulaşmıştı. Dışarıya çıktığımızda korumalara bir şeyler söylemişti. Beraberce arabaya binip küçük bir butiğe gelmemiz bir olmuştu. Aslında butik dışarıdan çok şık olduğu kadar küçük görünse de içi epey büyüktü. Korumaların eşliğine bir şeyler seçip hepsini onay vermesi için Ferit'e gösteriyordum. Kısa bir süre sonra kollarım dolunca en can alıcı noktaya gelmiştik. Hepsini denemek... "Hepsini denemek zorunda mıyım?"
"Denemeden almak istiyorsan al derimde sana dar gelirse yahut içinde rahat edemezsen alışverişin hiçbir anlamı kalmaz." Her seferinde ikna edici olmak zorunda mısın? Bir şey söylemeden kabine girdiğimde İstanbul'a gelirken giydiğim pantolonumu çıkarmak epey zorlanmış ancak yarısını oturarak çıkardığımda neticeye varmıştım. Ben sürekli kilo mu alıyordum. Yakında yerlerde yuvarlanmazsam iyiydi.
"Ayça yardıma ihtiyacın var mı?" Aman sen gelme erken doğurmak istemiyorum. Son anda üstüme geçirdiğim elbiseyi üstümde düzelterek aynaya baktım. Bu benim ilk hamilelik elbisemdi. Kendine gel duygulanıp ağlamak falan yok. Kendimi telkin ettikten sonra dışarıya çıkmıştım. Ferit kapıda hazır vaziyette durmuş bana bakıyordu. Beni süzdükten sonraki beğeni ifadesini ömrüm oldukça unutmayacaktım.
"Harika kesinlikle üstündekinin birkaç rengini daha almalısın. Hatta sen bundan sonra hep elbise giymelisin." Bu beni epey mutlu etmişti. Bu sevinçle diğer kıyafetleri denemem çok da sıkıcı gelmemişti. Bir süre sonra ben değiştirmekten Ferit de beklemekten yorulmuştu.
"Bu son eğer beğendiysen artık kıyafetlerimi giymek istiyorum."
"Tamam, o halde bu üstünde kalsın. Sırada iç çamaşır ve rahat içeri terliği almak kaldı. Evde çıplak ayak dolaşmanı istemiyorum." Ben içinden inşallah iç çamaşırı seçerken yanımda olmazsın derken adam bizzat seçmiş seçerken de kesinlikle pamuk olmalı diyerek de tek tek incelemişti. Sonunda kızardığım bozardığım fasıl bitince Ferit bana üç tane içeriye terliği ve spor ayakkabı almıştı. Onca yorgunluğun ardından gitme vakti gelmiş bende çoktan acıkmıştım.
Girdiğimiz butikten saatler sonra çıkmanın yorgunluğu olsa da çıkışta bizi gözetleyen adamları fark etmem çok uzun sürememişti. Tandık simaları görmemle kendimi geriye butiğin içine atmam bir olmuştu. Ferit de neye uğradığını şaşırsa da benimle birlikte içeriye girip kolumdan tuttu. "Ordalar... Dayımın adamları orada bizi gözetliyorlar. Gördüm onları Ferit gördüm."
"Onlar olduğuna emin misin?"
"Benim çocukluğumun dayımın yanında geçti Ferit, o adamları nerde görsem tanırım."
"Tamam, sakin ol bir çıkış yolu bulacağız sen sadece sakin ol." Dese de elim ayağım titremeye başlamıştı. Kanım çekilince Ferit de beni kendine çekip sarmaladı. "Korkuyorum Ferit onlar bir hiç uğruna burada değil benim ve oğlumun canını almaya geldiler..."
"Korkma. Sakın korkma siz sahipsiz değilsiniz. Ben varım"
BURALAR TANIDIK GELİYOR MU?