Yakında haram uykular diyerek şakı bestelemeye başlayacaktım. Ağzım yırtılırcasına esnemeye çalışınca elimle ağzımı kapattım. İnsanın y-uykusuzluktan gözünden yaş gelir miydi benim geliyordu işte... Elimle saçımı kaşırken bir yandan da esnemeye devam ediyordum.
"Hayatım şu dadı işini bir kez daha mı düşünsen?" Oğluma gündüzleri bakmak hiç zor değildi. Dadı asıl geceleri lazımdı ve ben gece yarısı kocamın yanında yabancı kadın falan istemiyordum.
"Hayır, dedim Ferit ben oğluma bakarım." Ferit yanıma gelince alnıma öpücük bırakıp oğlumu kucağımdan aldı. Bende bu hareketiyle yan yatarak gözlerimi kapattım. "Ferit, iki ay oldu neden hala oğlumuzun belli bir uyku düzeni yok..."
"Bunu sana detaylı olarak iş dönüşünde anlatacağım şimdi aşağıya inip kahvaltı yapmam gerekiyor. Sende biraz dinlen olur mu?" Gözlerim kapalı hı hı dediğimde kapının kapan sesini duydum. Acaba bende mi insem karnımda zil çalıyor... Yataktan çıkma kararı almıştım fakat uyku daha ağır basınca uyumuşum sanki hiç uyumamış gibi yatakta doğrularak esnedim. Karnımı doyursam iyi olacaktı. Midemde oluşan yanma hissiyle elim karnımda yürüdüm. Eskiden oğlumu hissetmek koruma iç güdüsüyle elimi karnımın üstüne koyardım şimdi ise sen daha erimedin mi diye elimi karnımın üstüne koyuyordum. Ama şükürler olsun ki şişliğim gitmişti. Aşağıya indiğimde herkesin masadan katlığını gördüm. Ferit de ayakta babasına bir şeyler anlatıyordu.
"Herkese günaydın..." Dediğimde bana dönüp dil ucuyla günaydın demişler tekrar önlerine dönünce bende masaya oturmuştum. Oğlum nerde diye bakınırken mutfak kapısından çıkan Ege'yi ve kucağındaki oğlumu gördüm. Sonra fark ettim ki Ege elinde bir şey oğlumun ağzına tıkıyordu. Kokuyla ayaklanacaktım ki Ferit benden önce davrandı.
"Ege hemen elindekini yavaşça oğlumun ağzından çek hemen..." Ferit hızla oğlumun yanına gidince elimi kalbimin üstüne koydum.
"Ama abi altı üstü havuç yalatıyordum ne var ki bunda yedirmiyordum bile..." Ferit oğlumu kucağına alınca Ege'nin de ensesine çok güçlü olmasa da vurdu.
"Oğlum sen manyak mısın? İki aylık bebeğe katı cisimler verilir mi hadi boğazına kaçsa o zaman ne yapacaksın?" Kardeşi masumca bir şey yapsa da tehlikeliydi. Oğlumun ilk altı ay anne sütü haricinde ek gıda almaması gerekiyordu. Katı gıda ise asla...
"Tamam, Ferit abartma çocuk nerden bilsin kötü niyeti de yokmuş sadece suyunu vermek istemiş... Hem Annesi o kadar çok uyumak yerine oğlunun başında dursun..." Ferit yanıma gelip oğlumu verince Babasına gerekli açıklamayı yapmıştı. Bana da hoşça kal öpücüğü verdikten hemen sonra işe gitmiş geriye kalan ev haliyle baş başa kalmıştım.
"Halacım ben okula gidiyorum benden bir şey istiyor musun?" Ezgi oğlumun elinden öpüp sırasını Ege'ye verdi. "Yenge üzgünüm kötü bir niyetim yoktu."
"Sorun değil Ege sadece biraz daha dikkatli o daha çok küçük söz biraz daha büyüsün istediğin her şeyi yedirebilirsin." Ege de oğluma veda busesi verince bende kahvaltımı yapmıştım. Oğlum da huysuzlanmaya başlayınca yukarıya çıkıp emzirdikten sonra üstünü değiştirdim biraz daha kalın giydirdim. Bende oğlum kendi kendine oynarken üstümü değiştirdikten sonra tekrar aşağıya indim.
"Hacer Hanım..." dediğim sırada Yeliz Hanım öne atılarak alışverişe çıktığını söylemişti. Sonra da devam ederek bana kollarını uzatıp "Bebeği bana verip kendi işini kendin hallet..." Ne o cümlenin sonuna küçük fare lafını iliştirmedi. Galiba iyi günündeydi. Cemal Beyin gözlerini üstümde hissederek oğlumu biraz da istemeyerek Yeliz Hanımın kucağına bıraktım.
"Ben hemen gelirim." Yeliz Hanım bana sahte gülümseme gönderince bende hızla mutfağa girip kendime bir bardak su alıp içtim. Ben daha bardağı yerine koymadan oğlumun ağlaması sesi kulaklarımı doldurdu. Hemen salona koşmuştum ki Yeliz Hanım sevme adı altında oğlumun burnunu sıkarak değişik yüz hareketleriyle oğlumu korkutuyordu.
"Yeliz Hanım ne yapıyorsunuz?" Hızla yanına gittiğimde oğlumu kucağıma nasıl aldığımı bilemedim. Yeliz Hanım ise öfkelenerek ayağa kaldı. "Seni küçük sıçan sen ne yaptığını sanıyorsun. Cemal bak gör kendi torunumuzu bile sevemiyoruz."
"Hemen torunumu ver..." Başımı olumsuz anlamada sallayarak geriye doğru çekildim. Böyle sevme yerin dibine batsın. Ben kıyıp öpemezken o kadın oğlumun canını yakıyordu.
"Oğlum çok korktu Cemal Bey sizde gördünüz biraz sakinleşsin..." derken sinirle yanıma gelip kolumda tuttu. "Sana torunumu karıma ver dedim." Yeliz Hanım ise suçlu kendi değilmiş gibi araya girerek. "Boş ver Cemal bırak yaptığında utansın."demişti.
"Yok, ama yok her şey buraya kadarmış. Ben torunum küçük anne sütünden mahrum kalmasın diye bu kadına katlanırken o tepemize çıktı. Sabah oğlumun üstüne kocasını saldı şimdi ise karımın kucağında zorla bebeği aldı. Ama bu son artık gidiyorsun sana bir saniye dahi katlanmayacağım."
"Cemal Bey... Cemal Bey lütfen yapmayın..." Zorla oğlumu kucağımdan alamaya çalışınca başta vermek istemedim ama sonra bu sinirle fark etmende de olsa oğlumun kolunu bacağını kırar diye düşünerek sırf oğlumun daha fazla canı yanmasın diye oğlumu vermek zorunda kaldım. Oğlumu kucağımdan alıp karısına verince tekrar bana dönerek ahtapot gibi koluma yapıştı.
"Şimdi pılını pırtını toplayıp def olup gidiyorsun?" Beni tutuğu gibi merdivenlerin önüne doğru attı. Bende bir hışımla kalkarak oğluma koştum.
"Hayır... Hayır, ölürümde oğlumu size bırakmam... Ben bıraksam Ferit beni bırakmaz..." Cemal Bey yine zorla beni iteklediğinde "Anlaşıldı sen tatlı dilden falan anlamıyorsun hemen çık git yoksa elimde kalacaksın..." Bu defa da beni çıkış kapısına iteklediğinde beni gerçekten bu evden atacağına inanmıştım. Cemal Beyin tutuğu her yerim zonklarken yine de pes etmeyerek bir kez daha çatlamak üzere olan oğluma koştum.
"Bırak... Bıraksana be adam oğlum ağlamaktan çatlayacak bırak sizde hiç vicdan yok mu?" Bana yine müsaade etmese de bir şekilde Yeliz Hanıma ulaşarak "Bırak... Bırak o senin torunun falan değil bırak o senin hiçbir haltın değil."
"Bak duy Cemal bana neler söylüyor. İlla torumun olması için kan bağı mı lazım o benim..."
"HAYIR! Hayır, o sizi bir haltınız değil o benim oğlum sadece benim oğlum ne senin ne de senin torunun değil. Oğlumun babası Ferit değil anlasanıza değil..." Bunları nasıl söyledim bilmiyorum ama bir şeyler yapmazsam oğlum orta yerinden çatlayıp ölecekti. Ben oğlumu verecek sanırken Cemal bey yüzüme öyle bir tokat savurdu ki aldığım darbeyle yere savruldum. Bu da yetmez gibi yere eğilip boynuma sarılarak sarstı.
"Yalan... Yalan söylediğini söyle yoksa şuracıkta canını alırım. Yeminim olsun seni öldürürüm."
"Değil... Değil... Oğlumun babası oğlun değil."
SONUNDA HER ŞEY ORTAYA ÇIKTI. NEYMİŞ EFENDİM HİÇBİR YALAN SONSUZA KADAR SIR OLARAK KALMAZMIŞ....